Dijital toplumların bel kemiği görevini gören veri merkezleri, üstlendikleri rol bakımından ise kritik altyapılar arasında başı çekiyorlar. Yapay zekanın (YZ) gelişimi ve her geçen gün artan kullanımı ülkeleri ve şirketleri yeni veri merkezleri ve altyapı kurmaya yönlendiyor.
Uluslararası Enerji Ajansı (IEA) tarafından paylaşılan “Enerji ve Yapay Zeka” başlıklı rapora göre, YZ’nın yükselişi, devasa elektrik talebi yaratıyor. 2024’te veri merkezleri küresel elektriğin %1,5’ini tüketti. Tüketimin bölgesel dağılımı: ABD %45, Çin %25, Avrupa %15. Özellikle büyük dil modelleri ve görsel üretim araçları için kurulan veri merkezleri, 2030’a kadar küresel elektrik tüketimini 945 TWh’ye çıkarması bekleniyor ki bu Japonya’nın bugünkü toplam tüketimine eşdeğer.
Türkiye’de ise hâlihazırda 250 megavat düzeyinde olan veri merkezi yatırımlarının 2030 yılına kadar 1 gigavat seviyesine çıkarılması ve sürekli enerji altyapısına sahip veri merkezi bölgeleri oluşturulması planlanıyor. Veri hacmi ve işleme talepleri hızla artmaya devam ederken, geleneksel veri merkezi altyapısı bu taleplerle başa çıkmakta zorlanıyor. Dolayısıyla veri merkezlerini daha esnek, akıllı ve sürdürülebilir hale getirme ihtiyacı ortaya çıkıyor. Peki, profesyoneller bu merkezleri yönetmenin sürekli değişen karmaşıklıklarına nasıl ayak uydurabilir?
Dijitalleşmenin hızla yayıldığı ve yapay zekanın kullanımının arttığı çağımızda veri merkezleri, işletmelerin sürdürülebilirlik hedeflerine ulaşmasında, rekabet gücünü artırmasında ve operasyonel mükemmelliğe ulaşmasında kritik bir rol oynuyor. Siemens, bu dönüşüm sürecinde veri merkezi operatörlerine özel geliştirdiği Siemens Xcelerator dijital iş platformu ve entegre çözümleri ile sektörde çığır açmaya devam ediyor.
Siemens Xcelerator, veri merkezlerinin modernizasyonunu kolaylaştıran açık ve modüler bir dijital iş platformudur. IDCMS (Entegre Veri Merkezi Yönetim Sistemi) ile birlikte çalışan bu platform, dijital dönüşüm sürecinin tüm aşamalarında (planlama, tasarım, geliştirme, işletme ve değerlendirme) bütünsel bir çözüm sunuyor.
IDCMS sayesinde;
Soğutma, enerji, güvenlik, yangın algılama gibi farklı sistemleri tek çatı altında toplayan entegre bina otomasyonu sistemi Desigo CC ile SIMATIC WinCC otomasyon sistemleri, veri merkezindeki tüm kritik ve kritik olmayan sistemleri tek bir arayüz üzerinden izleme, kontrol etme ve optimize etme imkânı sunuyor. Bu da operasyonel verimliliği artırırken, bakım ve yönetim süreçlerini sadeleştiriyor. Bu sistemler sayesinde kritik altyapıların kesintisiz bir şekilde hizmete devam etmesi sağlanırken yedeklilik gereklilikleri de en üst düzeyde sağlanmış oluyor.
IT/OT entegre çalışmasını ve operasyonel teknolojilerle bilgi teknolojilerinin birlikte yönetilmesini mümkün kılıyor.
Operasyonel verimlilik ve şeffaflık yükselirken, insan hataları azaltılıyor.
Modüler yapısı sayesinde ihtiyaçlara göre özelleştirilebiliyor ve zaman içinde ölçeklendirilebiliyor.
Siemens’in yapay zeka destekli çözümleri, enerji verimliliği ve operasyonel sürdürülebilirlik konularında da önemli kazanımlar sağlıyor. Öne çıkan çözüm örneklerinden biri olan WSCO (White Space Cooling Optimization), veri merkezindeki beyaz alan soğutmasını gerçek zamanlı olarak IT yüküyle eşleştiriyor. Sensör ağları ve yapay zeka algoritmaları sayesinde:
Soğutma sistemlerinin garanti edilen belirli sıcaklık aralıklarında çalışması korunuyor, sunucu kapasitesi artıyor.
Soğutma maliyetlerinde %40’a varan tasarruf sağlanıyor.
Operasyonel sürdürülebilirlik güçleniyor.
Ayrıca, Siemens’in Demand Flow teknolojisi sayesinde, mevcut soğutma sistemlerinde %20 ila %50 arasında enerji tasarrufu sağlanabiliyor.
Siemens, veri merkezleri için üç temel stratejik alana odaklanıyor:
Güvenlik ve Süreklilik: Yüksek güvenilirlik ve verimlilikte sürdürülebilir enerji sağlayan elektrik dağıtım sistemlerini sağlamanın yanı sıra Elektriksel Güç Yönetimi Sistemleri (EPMS) ile de anormallikler önceden tespit edilebiliyor. Fiziksel güvenlik platformları ve siber güvenlik çözümleri, veri merkezlerinin iş sürekliliğini sağlamada kritik rol oynuyor.
Enerji ve işletme maliyetlerinin azaltılması: EPMS ve BMS (Bina Yönetim Sistemleri) entegrasyonu ile tesis genelinde gerçek zamanlı izleme ve analiz kolaylaşıyor. Tek arayüz üzerinden tüm altyapı elemanları kontrol edilerek bakım, enerji ve işletme maliyetlerinde ciddi düşüş sağlanıyor.
Sürdürülebilirlik ve karbon ayak izi yönetimi: Building X Lifecycle Twin gibi dijital ikiz çözümleri, zamanlı karbon emisyonlarının izlenmesini ve azaltılmasını sağlarken, Microgrid Control gibi çözümler sahadaki yenilenebilir enerji yönetimini optimize ediyor.
Siemens, veri merkezlerinin bugünkü ve gelecekteki ihtiyaçlarını karşılamak üzere kapsamlı modüler sistem ve çözümleri sayesinde teslimat sürelerini kısaltan sürdürülebilir çözümler sunuyor. Veri merkezlerinde CAPEX (sermaye giderleri) ve OPEX (işletme giderleri) konularında da kapsamlı ve esnek destek mekanizmaları sunarak dijital dönüşüm yatırımlarının daha erişilebilir ve sürdürülebilir olmasını sağlıyor. Bu destekler sayesinde Siemens, yalnızca teknoloji sağlayıcısı değil, aynı zamanda dijital dönüşümün stratejik finansal ortağı konumuna geliyor.
Siemens çözümleri dünya genelinde çok sayıda veri merkezinde başarılı şekilde uygulanıyor. Örneğin:
NxtGen (Hindistan): IDCMS ve Desigo CC platformu sayesinde HVAC, yangın güvenliği ve enerji yönetimi süreçleri anlık izlenebilir ve enerji tasarruflu hale geldi.
NOVVA (ABD): Siemens’in Desigo PXC kontrolörleriyle susuz soğutma sistemine geçerek yılda 2 milyon kWh enerji ve 176.000$ tasarrufu elde etti.
EAGLE (Almanya): Siemens’in kendi veri merkezinde kullanılan erişim kontrolü ve zaman yönetimi açısından kapsamlı bir çözüm sunan SIPORT sistemi ve enerji kullanımını optimize eden Totally Integrated Power, veri merkezini LEED Gold sertifikası ile taçlandırıldı.