Hayati ARIGAN
Türkiye’nin sürdürülebilir ulaşımı İstanbul’da Sürdürülebilir Ulaşım Zirvesi’nde masaya yatırıldı. Zirve, kamu ile özel sektör arasında bir köprü vazifesi görmeyi planlıyor. Dünyadaki şehirlerde mikro mobilitenin öne çıktığı dönemde zirve, Türkiye’deki şehirlerde yaşanan sorunların dünyadaki örneklerle çözülmesi hedefleniyor. Bu doğrultuda zirve kapsamında düzenlenen panellerde izlenecek politikalar ele alındı.
Yeşil Kalkınma Vakfı’nın YEKAV Sürdürülebilir Ulaşım Zirvesi’ne Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Abdulkadir Uraloğlu, Cumhurbaşkanlığı Yatırım ve Finans Ofisi Başkanı Burak Dağlıoğlu, İstanbul Valisi Davut Gül, Avrupa Birliği (AB) Delegasyonu Mali İşbirliği Başkanı Maria Luisa Wyganowski ve YEKAV Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Emin Birpınar katıldı.
Zirvenin açılışında konuşan Yeşil Kalkınma Vakfı (YEKAV) Prof. Dr. Mehmet Emin Birpınar, Türkiye’de bugün bölünmüş yolun 30 bin kilometreye dayandığını kaydetti. Türkiye’de otobanlardan köprülere, tünellerden metrolara ve dünyanın en büyük havalimanına kadar birçok ulaşım ağının bulunduğunu belirten Birpınar, “Bundan 20-40 sene evvel dedem yol yok diye ‘ömrümüz yollarda geçiyor’ diyordu.
Şimdi de trafik sıkıştığından dolayı ömrümüz yollarda geçiyor” dedi. Ortalama 70 yıllık bir insan ömrünün yaklaşık üç yılının yollarda geçtiğini ve bunun şehirden şehre değişiklik gösterdiğini vurgulayan Birpınar, İstanbul’da 70 yıllık ömrün 19 yılının yollarda geçtiğini vurguladı. Birpınar, “Bu süre New York’ta 8 yıl, Nairobi’de 13 yıl. Bugün ömrümüzün yarısını da uyuyarak geçiyor.
Aslında çalışmaya çok da zaman kalmıyor. Bu trafik sıkışıklığı çevresel sorunlar da getiriyor. Sürdürülebilir ulaşımı tartışalım diye bir araya geldik. Çünkü hava kirliliği, iklim değişikliği de demek. Trafik sıkışıklığından, ulaşımdan kaynaklı emisyonlar, küresel emisyonların yüzde 20’sini ifade ediyor. Dolayısıyla bunları azaltmak hem çevre meselesi, bir önleyici hekimlik meselesiyse, elektrikli araçlara geçiş veya dünyada yeni yöntemler olan mikro mobilite meselesi de var” açıklamasında bulundu.
Artık dünyada ‘15 dakikada ulaşım’ diye bir konunun tartışılmaya başladığını ifade eden Birpınar, “Bu da nedir? Evden çıkacaksınız hastaneye 15 dakikada gideceksiniz, metro istasyonuna 15 dakikada ulaşabiliyorsanız o şehirlerin kalkınmış, sürdürülebilir iyi şehirler, gelişmiş şehirler olduğu ön plana çıkmaya başladı. Bunları da başarmak için çalışacağız” diye konuştu.
Tüm bu konuları zirvenin panellerinde bütün sektör paydaşları ve bakanlık temsilcileri ile tartışacaklarını ileten Birpınar şunları söyledi: “Hangi alanda sorunlar olduğunu rapor ile sunacağız. Bu zirveden çıkan önerilere bakarlar, onları değerlendirirler. Sürdürülebilir Ulaşımla Zirvesi ile burada bütün tarafları, yerel yönetimleri, özel sektörü ve kamuyu bir araya getiren bir köprü vazifesi görmek istiyoruz. Onları masalara oturtup Türkiye’nin ve şehirlerinin dertlerini dünyadaki güzel örnekleri de anlatmak. Şehirlerin daha sürdürülebilir ulaşım, havayı çevreyi kirletmeyen, hızlı, pratik ve daha ucuz nasıl hale getirmenin üzerinde çalışıyoruz.
Tek kişinin kullandığı araçlarla dolu bir trafikten ziyade, paylaşımlı araçların olduğu bir sistem olabilir mi? Veya elektrikli araçların bol olduğu, şehrin merkezine fosil yakıtlı araçların girmediği, çocuklarımızın zehirlenmediği, daha az emisyonlu şehirleri nasıl oluşturabiliriz? Şu anda Türkiye’nin ürettiği emisyonların yüzde 20’si ulaşım sektöründen geliyor.” Ulaşım sektöründe üretim noktasında, trafiğe çıkan araçların daha temiz enerji üreten, halk sağlığını düşünen ve daha pratik yöntemlerin neler olabileceği konularının tartıştıklarını ifade eden Birpınar, “Mesela paylaşımlı yolculuk dünyada tartışılıyor.
Bunlar ülkeye gelirse ne olur? Kime ne zarar verebilir? Hangi ekonomiyi bozar? Belki de ekonomiyi daha da aktif hale getirebilir. Bunların hepsinin aslında sektör temsilcileri burada zirvede bulunuyor ve tartışacaklar. Tartışmadan çıkan sonuçlar da bakanlığa verilecek bir sonuç raporu olarak onlara da yol göstermiş olacak” açıklamasında bulundu.
Cumhurbaşkanlığı Yatırım ve Finans Ofisi Başkanı Ahmet Burak Dağlıoğlu, dünyada mikro mobilite sektörünün farklı istatistiklere göre 42 milyar dolardan 170 milyar dolara kadar büyüklüğe tekabül ettiğini gösteren veriler olduğunu söyledi.
Dağlıoğlu, “Eğer iyi bir mevzuat ve regülasyon olursa bu sektörün milyar dolarlık yatırımı çok kısa sürede çekebileceğini ve o sürdürülebilir ulaşım hedefine mikro mobilite vasıtasıyla katkı sağlayacağını düşünüyoruz” dedi. Dağlıoğlu, zamanında bir köprü olarak tanımlanan Türkiye’nin artık bölgesel bir merkez haline geldiğini kaydederek, bu noktada ulaşıma, lojistiğe yapılan altyapı ve üstyapı yatırımlarının çok büyük payı olduğunu söyledi.
2003’ten bugüne kadar olan dönemde Türkiye’nin 280 milyar dolara yakın bir uluslararası doğrudan yatırım çektiğini anımsatan Dağlıoğlu, şöyle devam etti: “Türkiye’de yaklaşık 10 yıllık dönemde araç çağırma ve araç paylaşımı sektörlerinde işte özel yatırım turlarında 40 küsür milyon dolar, eğer halka arzları da dahil edersek 150 milyon dolara yakın yatırım yapıldığını görüyoruz. Bizim özet düşüncemiz, eğer iyi bir mevzuat ve regülasyon olursa bu sektörün milyar dolarlık yatırımı çok kısa sürede çekebileceğini ve o sürdürülebilir ulaşım hedefine mikro mobilite vasıtasıyla katkı sağlayacağını düşünüyoruz” diye konuştu.
AB Delegasyonu Mali İşbirliği Başkanı Maria Luisa Wyganowski, AB ve Türkiye’nin birlikte doğayı koruyan, geçim kaynaklarını güçlendiren ve her iki tarafı iklimde net sıfır emisyona yaklaştıran bir yol seçebileceğini söyledi. Avrupa Yeşil Mutabakatı’nın 2050’ye kadar iklimde net sıfır emisyona ve ulaşım emisyonlarında yüzde 90’lık bir azalmaya giden yolu belirlediğine vurgu yapan Wyganowski, “Türkiye’nin yol güvenliğinden sürücü dinlenme sürelerine, havacılıktan deniz lojistiğine ve yolcu haklarına kadar tüm transfer kurallarını AB ile uyumlu hale getirdi. Ancak hepimiz kamu parasının yeterli olmadığını biliyoruz.
Sürdürülebilir mobilite, sıfır atık, karbon piyasaları ve deniz koruma projelerini desteklemek için halihazırda 140 milyon euromuz var. AB, Avrupa Sürdürülebilir Kalkınma Fonu Plus (EFSD+) bünyesindeki Türkiye Yatırım Platformu aracılığıyla 317 milyon avroluk garantiyi masaya getirdi. Bu ne anlama geliyor? Bu, AB’nin riskin bir kısmını paylaştığı anlamına geliyor. Dolayısıyla bankalar ve özel yatırımcılar kendilerini daha güvende hissediyor, katılma konusunda daha istekli hissediyorlar” dedi.
Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Abdulkadir Uraloğlu, çevreye zarar veren araçların karbon emisyonunu 5,27 milyon ton azaltarak doğanın korunmasına katkı sağladıklarını, demir yolu yatırımlarıyla 8,9 milyon ton daha az karbon emisyonu salındığını belirtti.
Bölünmüş yol uzunluğunu 29 bin 832 kilometreye yükselterek, yıllık yaklaşık 2 milyar 453 milyon litre akaryakıt tasarrufu elde etiklerini açıklayan Uraloğlu, “Çevreye zarar veren araçların karbon emisyonunu da 5,27 milyon ton azaltarak doğanın korunmasına katkı sağladık. Demir yolu yatırımlarımızla da toplam 8,9 milyon ton daha az karbon emisyonu salındı.
2025’te 13 bin 919 kilometre olan demir yolu ağımızı 2028’de 17 bin 500 kilometreye, 2053’te ise 28 bin 600 kilometreye çıkararak çevre dostu ulaşım sistemlerini güçlendirmeyi hedefliyoruz. Demir yolunda yük taşımacılığı payını yüzde 5’ten yüzde 22’ye yükseltmek için projemizle daha güvenli, dengeli ve çevre dostu çok modlu taşımacılığı destekliyoruz. Diğer yandan, fosil yakıtlardan temiz enerjiye geçişte elektrikli araçların da kritik bir rol oynuyor. Türkiye genelindeki toplam elektrikli otomobil sayısı da 2025 haziran ayı itibarıyla 268 binin üzerine çıktı. Yine, haziran itibarıyla da ülkemizde 31 bin 433 elektrikli araç şarj soketi bulunuyor” ifadelerini kullandı.
Abdülkadir Uraloğlu, etkinlik sonrası 5G ihalesi ile ilgili soruları cevaplandırdı. Türkiye’de olan 3 operatörle defaatle ve uzun istişarelerde bulunduklarını aktaran Uraloğlu, şunları kaydetti: “Yine başta Avrupa olmak üzere dünyadaki 5G uygulamalarına nasıl hangi şartlarda geçildiğiyle ilgili incelemelerde bulunduk ve bunun sonucunda da olması gerektiği gibi hem kamu faydasını düşünerek hem de bu operatörlerin yatırım yapma reflekslerini ya da yeteneklerini engellemeyecek şartları ortaya koyarak, Cumhurbaşkanımızın da onayını alarak artık bundan sonra şartnameyi oluşturuyoruz. Bu şartnameyle zaten aşağı yukarı oluşturduk da bu şartnameyle bu ay yetişir mi ilanını, ihale tarihini, 45 günlük bir süre gerekiyor. Bu ay onu ilan etmeye gayret edeceğiz. Eğer yetiştirirsek demek ki eylül-ekim ayında. Ekim ayında bunun ihalesini yapmış oluruz. 2026’da da ilk sinyalleri almaya birkaç yıl içerisinde bütün ülkemizin tamamına 5G’yi yaygınlaştırmış oluruz.”