Son dakika... Memur Sen: Hakem Heyeti'ne başvurmayacağız, inisiyatif hükümette - Ötüken Haber
DOLAR 40,9937 0,54%
EURO 47,7351 0,61%
ALTIN 4.401,26-0,12
BITCOIN %
Ankara
27°

AÇIK

02:00

İMSAK'A KALAN SÜRE

Son dakika… Memur Sen: Hakem Heyeti'ne başvurmayacağız, inisiyatif hükümette
  • Ötüken Haber
  • Ekonomi
  • Son dakika… Memur Sen: Hakem Heyeti'ne başvurmayacağız, inisiyatif hükümette

Son dakika… Memur Sen: Hakem Heyeti'ne başvurmayacağız, inisiyatif hükümette

ABONE OL
Ağustos 20, 2025 16:47
Son dakika… Memur Sen: Hakem Heyeti'ne başvurmayacağız, inisiyatif hükümette
0

BEĞENDİM

ABONE OL

Son dakika… Memur-Sen, memur ve memur emeklisini ilgilendiren 8. Dönem Toplu Sözleşmesi’nde zamma ilişkin yeni açıklama yaptı. Memur-Sen, “Hakem Heyeti’ne başvurmayacağız, inisiyatif hükümette” diyerek sürecin tamamlanmasını bekledikleri mesajını verdi. 

Son dakika... Memur Sen: Hakem Heyeti'ne başvurmayacağız, inisiyatif hükümette - Resim : 1

6.5 milyon memur ve memur emeklisinin zam görüşmelerinde süreç tıkanmıştı. Hükümetin verdiği son teklifin sendikalar tarafından kabul edilmemesi üzerine süreç  Hakem Heyeti’ne kalmıştı. 

Memur-Sen Başkanı Ali Yalçın yaptığı son açıklamada, Hakem Heyeti’ne başvurmayacaklarını açıkladı. 

“Hakeme kamu görevlilerinin zerre miktarda inancı ve güvenci yoktur”

Ali Yalçın’ın açıklaması şu şekilde: 

“Memurların ve emeklilerinin yaşanabilir ekonomik düzeye kavuşmaları sosyal refaha ulaşabilmeleri için kayıplarını gidermek, gelirde adalet, ücrette dengeyi sağlamak için yetkili konfederasyon olarak yürüttüğümüz 8. Dönem Toplu Sözleşmesi süreci kamu işvereninin uzlaşıdan uzak tutumu nedeniyle ne yazık ki uzlaşmazlıkla sonuçlanmıştır. 

“Uzlaşmanın sağlanması gereken yer Toplu Sözleşme masasıdır”

Memur-Sen olarak tekliflerimizi sunduğumuz 24 Temmuz’dan bu yana kamu görevlilerinin birikmiş sorunlarını çözmek, adaleti ve hakkaniyeti sağlamanın, çarpık ücret skalasını düzeltmenin kısacası anlaşıp, uzlaşmanın sağlanması gereken yerin Toplu Sözleşme masası olduğunu ısrarla ifade ettik. 

“Kamu işveren heyeti gözünü kapatmıştır”

Ancak kamu işveren heyeti, memurun sesine kulağını, emeklinin mağduriyetine de gözünü kapatmıştır. Sendika yasamızın olumsuzluklarını, süremizin darlığını ve çözüm bekleyen konuların çokluğunu sürekli tekrarlamamıza rağmen, teklif diye açıklanan rakamlarda ne adalet ne de denge vardı. Dertlerimize deva olmayan, sorunları çözmek bir tarafa memurun umudunu daha da kıran bütün teklifleri reddettik, yok saydık ve kabul etmedik.

“Sebebi olmadığımız sorunların ahibi olmamızı bizden beklemesinler”

Hiç kimse, sebebi olmadığımız sorunların sahibi olmamızı bizden bekleyemez. Onun için bu tekliflerin altına imzamızı atmadık. Her yönüyle samimi, kararlı ve şeffaf bir mücadele yürüttük. Emeğin hakkını savunma noktasında önemli bir irade ortaya koyduk. Yasanın bize tanıdığı süre içerisinde tüm sınırları zorladık. Örgütlü gücümüzü eylemliliğimize dönüştürdük, hakkımızı almak için meşru olan her yolu denedik. Seksen bir ilde basın açıklamaları, Çalışma Bakanlığı önünde açıklama, on bir sendikamızın her birinin Ankara’da farklı noktalarda açıklamaları ve eylemleri, sosyal medya gündemini altı gün boyunca ilk sırada tutarak bu konuda kamuoyunun gündemini belirledik. Yüz binlerce kamu görevlisinin katılımıyla, başta ulaşım hizmetleri olmak üzere bütün sektörlerde Türkiye genelinde iş bıraktık, hayatı durdurduk.

“Memur, emekli hayat bulsun diye hayatı durdurduk”

Memur, emekli hayat bulsun diye hayatı durdurduğumuzu bütün Türkiye biliyor ve milletimiz bize destek verdi. Ankara’da sıcağın altında yirmi beş bin emekçinin coşkulu katılımıyla sendika tarihinin en büyük mitingini gerçekleştirdik. Ardından Maliye Bakanlığı’na yürüdük, “Hak, emek, adalet” diyerek bir kez de Maliye Bakanlığı önünden haykırdık.

Bu zorlu süreçte dirayetini yitirmeden, ağustosun bunaltıcı sıcağında her gün meydanlara koşan, nöbet çadırlarında bu anlamda halka meselemizi anlatan üyelerimize, teşkilatımıza, onlara liderlik eden genel yönetimimize, genel başkan yardımcılarımıza, genel başkanlarımıza, tüm lider kadromuza ayrı ayrı teşekkür ediyorum.

“İşgüzar yöneticilerin eylem kırıcılık yapmasına aldırmadık”

Biz emeğimiz, ekmeğimiz, geleceğimiz için üretimden gelen gücümüzü kullanıp iş bırakırken, bazı işgüzar yöneticilerin eylem kırıcılık yapmasına da üyelerimiz aldırmadı ve Ankara’da yirmi beş bin kişi ile en yüksek perdeden hakları için sesini yükseltmiş oldu. Bu dönem sendikal mücadeleyi bir adım daha ileri taşıdık. Bundan önceki toplu sözleşme süreçlerinde masada bulunan konfederasyonlar arasında sosyal diyalog arayışımız provoke edilmişti. Bu dönem süreç başlamadan masada bulunan üç konfederasyon başkanı ile bir araya geldik, süreç içerisinde iletişim halinde olduk, bakanla ortak görüşme gerçekleştirdik, yetersiz tekliflere ortak tepki verdik, ayrı meydanlarda da olsa aynı itirazı yükselttik. Buradan Sayın Önder Kahveci ve Sayın Orhan Yıldırım’a teşekkür ediyorum.

Keşke uzlaşma olmuş olsaydı da bugün buradan Maliye Bakanı ve heyet başkanı Sayın Bakan’a da teşekkür edebilseydik.

“Uzlaşının sağlanması için elimizden geleni yaptık”

Kamu görevlilerinin haklı taleplerini çözmeye yönelik bütün girişimlerimiz, ortaya koyduğumuz irade ve milyonların itirazı kamu işvereni tarafından görmezden gelinmiştir. İlk oturumu 28 Temmuz’da iyi niyetle başlayan süreç, tekliflerimizin sunulmasından bugüne, yirmi sekizinci gününde uzlaşmazlıkla sonuçlanmıştır. Biz, pazarlığın sürmesi ve uzlaşının sağlanması için elimizden geleni yaptık.

“Uzlaşılan alanları uzlaşmazlık tutanağında kayıt altına aldık”

Hizmet kollarında sendikaların mücadelesi sonuç verdi ve sendikaların tümü toplu sözleşme metinlerini bağıtladılar. Genele ilişkin görüşmelerde her ne kadar oransal zam, taban aylığa zam, refah payı, kira yardımı, bayram ikramiyesi, eş ve çocuk yardımı gibi temel konularda uzlaşma sağlanamadıysa da mücadelemiz sonucu mühendislerden akademisyenlere, şube müdürlerinden şef ve amirlere, avukatlardan uzmanlara, ek ödemelerden tazminatlara birçok konu yanında bir yenilik olarak yardımcı hizmetler sınıfı ve genel idari hizmetler sınıfına ilişkin uzlaşılan maddeleri Sayın Bakan’la imzaladığımız uzlaşmazlık tutanağında kayıt altına aldık.

“En kapsamlı toplu sözleşme olarak geçebilirdi”

Bu toplantı tutanağında geçenlerle birlikte adil bir teklifle gelinseydi 8. dönem toplu sözleşmesi Türkiye Emek Tarihine en kapsamlı toplu sözleşme olarak geçebilirdi. Böylece gelirde adalet, ücrette denge ve kamuda iş barışı sağlanabilirdi. Genele ilişkin uzlaşmazlıkla sonuçlanan toplantı tutanağını kamuoyuyla paylaştık.

“Aynı işi yapan çalışanlar arasındaki makas memurun aleyhine döndü”

Kamu görevlileri merak ediyordur, neden uzlaşamadık? Kamu ücret rejimi eski Türkiye’ye geri dönmüştür. Amir, mahiyetindekinden daha düşük alır hale gelmiştir. Farklı statüde aynı işi yapan çalışanlar arasındaki makas memurun lehineyken memurun aleyhine dönmüştür. Bunu kabul etmek, sineye çekmek, meşrulaştırmak; kendimizi inkâr, sendikacılığa verdiğimiz emeğe saygısızlık, kamu görevlilerine de ihanet olurdu. Bunu asla yapmadık, yapmayız da.

“Maliye’nin gerekçeleri karşısında memurun gerçeklerini söyledik”

Oluşan çarpık tabloyu aynen haliyle herkese anlattık, herkese haykırdık. Herkes artık her şeyi biliyor. Mızrak çuvala sığmıyor. Bu durum kamuda çalışma barışını, çalışma huzurunu bozmuş, iş barışını da artık baltalamıştır. Emekli açlık, memur yoksulluk sınırının altına sıkışmışken sendikacıya düşen Maliye’nin gerekçelerini değil, memurun gerçeklerini haykırmaktır. Sendikacıya düşen hükümetin doğrularını söylemek değil, hükümete doğruları söylemektir. Onun için biz Maliye’nin gerekçeleri karşısında memurun gerçeklerini söyledik. Hükümetin doğruları karşısında hükümete doğruları söyledik ve bunu söylemeye de devam edeceğiz.

“Bu yasa miadını doldurdu, artık sorun üretiyor”

Bir kez daha ifade ediyorum, artık 4688 sayılı yasayla buraya kadar. Bak, buraya kadar. Bundan sonrası çıkmaz sokak. Bununla bir daha bizi toplu sözleşme masasına oturmaya mecbur bırakmasınlar, beklenmedik sonuçlarla karşılaşırlar. Bu yasa miadını doldurmuş, çözümün odağı olmaktan çıkmış, sorun üreten bir hale dönüşmüştür.

“Oyalamayla karşı karşıya kaldık”

8 toplu sözleşmenin dördünde uzlaşabildik, dördünde uzlaşamadık. Bu sorunlu yasa bir an önce değişmek zorundadır. Geçen toplu sözleşmede karar aldık çalışılacak diye. Çalışılmak yerine oyalandık, oyalandık. Tıpkı toplu sözleşme masasında yapıldığı gibi oyalanıp, oyalanıp, oyalanıp toplu sözleşmenin ağzına kadar getirildik ve toplu sözleşmede de bu oyalamayla karşı karşıya kaldık. Bunu asla kabul edemeyiz.

Bu konuda samimiyet istiyoruz. Bu konuda çünkü samimiyiz ve mücadelede kararlıyız. Bir kez daha ifade ediyorum artık 4688 sayılı yasayla buraya kadar. Bu yasa miadını doldurdu, çözüm odağı olmaktan çıktı, sorunların kaynağı haline dönüştü. Sekizinci toplu sözleşmenin dördünde uzlaşamamış olmamız, bütün varyasyonları yaşanan, yasanın gerçekleşmiş durumda. Tüm ihtimaller neredeyse gerçekleşmiş durumda.

“Hakeme kamu görevlilerinin zerre inancı da güvenci de yok”

Önümüzde hakem süreci var. Hakeme ne bizim ne de kamu görevlilerinin zerre miktar inancı da güvenci de yoktur. Çünkü geçmişte hakemlik edenlerin hakkaniyetten uzak tutumları, adil olmayan kararları, olmayan iradeleri; hakemi, kamu görevlileri hakem kurulu olmaktan çıkarıp kamu işvereni hakemi haline getirmiştir. Bizim için atılacak yeni bir adım kalmadı. 7 milyona yakın kitleyi, memuru, emekliyi bu anlamda bu noktaya sıkıştırmak doğru değil.

“İnisiyatif hükümettedir”

Yapılabilecek bir şey varsa inisiyatif hükümettedir. Hâlâ 3 gün var. Memurun beklentileri karşılansın, umutsuzluk umuda dönüşsün. Ortaya çıkan duruma ne rızamız ne de tahammülümüz var. Mücadelemiz de itirazımız da devam edecektir. Bunu bir kez daha buradan ifade ediyor, hepinize teşekkür ediyorum.”

SORU-CEVAP

– Az önce Genel Başkan Yardımcınız Sayın Veli, son dakika uzlaşılan bir takım konular var dediniz. Bu bundan sonra kamu hakem kurulu heyeti var arkadaşlarım, Sayın Başkanım. Bundan sonra heyete sizin başvurunuz mu yoksa hükümetten mi beklerdiniz? 3 günlük bir süre var dediniz. Bu 3 günlük süre içerisinde benim anladığım kadarıyla hükümetten bir adım bekliyorsunuz siz. Süre nasıl ilerleyecek? Değerlendirme yapabilir misiniz bu konuyla ilgili?

Öncelikle şunu söyleyeyim. Hakeme olan inançsızlığımızı, güvensizliğimizi, yaşadığımız travmatik durumları buradan ifade ettim. Yasanın zaten tuhaflığı ve tutarsızlığı, dolayısıyla en son sıkıştırıp getirip orada mecburiyet noktası oluşturmuş olması en büyük handikap. Onun için bu konuda iki tane seçenek var. İmza almaya yetkili taraflar tarafından götürülür diyor.

Fakat öyle bir durumla karşı karşıya bırakıyor ki bizim burada kamu görevlilerinin sorunlarını çözmek için masada verdiğimiz emek, gece gündüz döktüğümüz ter, göz nuru ve o kadar sıkışıklık içerisinde o kadar ortaya döktüğümüz gayret neticesinde, az önce ifade ettiğim birçok konuya ilişkin orada bazı başlıklar oluşturduk ve bunları tespit tutanağıyla kayıt altına aldık. Gelinen noktada başka bir çare var mı onu tartışacağız. Yetkili kurullarımızda bu konuyu tartışacağız.

Tavsiyemiz hakeme bizim değil, hükümet tarafından gitmesidir. Ama burada bu konuyu yetkili kurullarımızda sonuna kadar tartışacağız. Çünkü bir sıkışmışlık, bir dar boğazın içerisine bırakıp ve zorunlu olarak tahkime yönlendiren bu süreç çıkmaz sokaktır. Yetkili organlarımızla değerlendirdikten sonra bu konuya ilişkin oturur bir karar veririz. Önümüzde üç günlük süre var.

– Hakem heyetinin önünde nasıl bir süreç ilerleyecek? İşte yasada o boşluklar var. Yasanın bu tip boşlukları var. Yani direkt genel hükümler deniliyor, başka şeyler söyleniyor. Dolayısıyla bizim en büyük sorunumuz şu: Üniversitelerdeki çalışma hukukuna ilişkin akademik kadrolar da bu alana duyarsız. Yani bu konu ne olur, nasıl olmalı onlar da bu alana duyarsız.

Biz kendi mücadelemizi veriyoruz. Emeğimizle, gayretimizle kendi mücadelemizi veriyoruz. Herkesin Türkiye’de iş hukukuna ilişkin, işçi hukukuna ilişkin kalem oynattığı, yazı yazdığı bir yerde hiç kimse bu alana mercek tutmuyor. 6,5 milyon insanın alanıyla ilgili uzmanlaşıp doğru düzgün bir şey de söylemiyor. Onun için biz bir varlık mücadelesi verdik şu ana kadar. Onu da başardık.

Bugün kamu görevlileri sendikacılığı olarak, örgütlenme oranı olarak ve şimdiye kadar bu konuda inancı artıran çalışmalarla geldiğimiz nokta itibariyle önemli kayıtlar düştük. Ama bu tip kör noktalara ilişkin mutlaka ama mutlaka akademinin de, siyasetin de, bu konuyla ilgili yazarın da, çizerin de herkesin de cümle kurması gerekir.

Ekranlara çıkıp memuru itibarsızlaştırmak, memuru bu anlamda değersizleştirmek kolay. Ama kimse çıkıp demiyor ki yıllarca emek verip, dirsek çürütüp, sınava girip, bir sürü bariyeri aşıp 25 yıl dirsek çürütüp emek verdikten sonra memuriyet atandıktan sonra aldığı ücret yanında aynı işi yapan farklı statüdeki adamla aynı olmayı bir bırakın, arada uçurum oluşan uçurumun farkında olmadan memuru yargılayıp, memuru örseleyip memur düşmanlığı yapanlar bu konuda hakka hukuka riayet etmiyorlar ve hakka hukuka giriyorlar.

Memurun itibarı aynı zamanda devletin de itibarıdır. Çünkü memur devletin iş gören elidir. Devlet işini memur eliyle görür. Ben çok net bir şey söylüyorum: Arada oluşan makası bile bilmeden ahkâm kesen ekranlarda bir sürü uzman adam var. Neyin uzmanı bilmiyorum. Bize soru soran yok. İşin muhatabı biziz. Cümle kuran yok. Dolayısıyla konuşulanlara bakıyoruz, yapılanlara bakıyoruz diyoruz ki: “Allah’ım en azından bu konuya ilişkin az buçuk bir şey bilip de bir rakama vakıf olup da konuşulsa diyeceğiz ki güzel bir şey oluyor.” O da yok.

Bu açıdan bu alana ilişkin şu ana kadar biz örgütlü gücümüzle, emeğimizle, üyelerimizin inancıyla, dirayetimizle, samimiyetimizle bugünlere geldik. Bundan sonrasına da yine bu iradeyle, bu teşkilatın, bu üyelerin samimiyeti ve gayretiyle, inanmışlığıyla gideceğiz.

– Hakem kurulu 11 kişiden oluşuyor. Altısını Cumhurbaşkanı seçiyor diye biliyorum. Geriye kalan beş kişiden dördü sendikacı, bir kişi de akademisyen oluyor. Şimdi bu süreç nasıl işliyor? Benim asıl sormak istediğim şey şu: Sendikalar bu kurula üye göndermezse o kurul toplanabiliyor mu? Bir karar alabiliyor mu ya da göndermediği takdirde çoğunluk sağlamadığı takdirde Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne mi gönderiyor süreç? Bu süreç nasıl işliyor?

Bu konuda yazılan, çizilen şeyler belli bir rafine bilgiden geçirilmiş değil. Herkes bu konuda bir şeyler söylüyor. Ama bu konuda söylemesi gerekenler, az önce ifade ettiğim gibi, üniversitelerdeki hocalardır, çalışma hukukunun otoriteleridir. Dolayısıyla onların cümle kurması lazım. Sosyal medyadan yapılan manipülasyonlar değil, üç beş cümleyle oradan buradan sıkıştırılan şeyler değil.

Bu konuda uluslararası çalışma hukukuna da vakıf kişilerin, otoritelerin cümle kurması gerekiyor. Yasanın boşluklarını zaten söyledim. Onun için bu konuda yazılıp çizilen çoğu bilgi bazen gerçeği yansıtmıyor. Bizim de itirazımız ona. Üniversite akademik kürsüleri bu konuda bu konuya eğilmeli ve bu konuyu çalışmalı. Buradaki sıkışmışlığı aşmanın yolu da bu konuda yıllarca dirsek çürütmüş, uluslararası çalışma hukukuna vakıf olan otorite isimlerin bu konuda cümle kurmasıdır, bu konuya ilişkin kalem oynatmasıdır.

Ama bu öyle olmak yerine fake hesaplar üzerinden manipülasyonlarla götürülmeye çalışılıyor. Onun için bu çağrıyı buradan yaptım. Çünkü yasanın bazı boşlukları var. Dediğiniz doğru, hakem 11 kişiden oluşuyor. Beşi işveren tarafından belirleniyor. Altısı, dolayısıyla yan tarafta beş kişi de sendika tarafı olarak bulunuyor. Sendika tarafındaki akademisyen de üç seçenek sunuyorsunuz ve bu da hükümet tarafından atanmış oluyor. Ama neticede sendikanın sunduğu isim.

5’e 6 bir yapı var. Bu 5’e 6 yapının aldığı karar oy çokluğuyla olduğunda ne olduğu konusunu burada izah etmeye gerek yok. Onun için yasanın boşluklarını, tuhaflıklarını, bunları artık en üst perdeden tartışmanın zamanı geldi.

Benim buradan çağrım üniversitelerin kürsülerinedir. Benim buradan çağrım memura ilişkin cümle kuranlar değil, memur sendikacılığı yasasına ilişkin cümle kuranların bu konuda konuyu derli toplu çalışmalarıdır. Biz elimizden gelen gayreti ortaya koyduk ve koymaya da devam ediyoruz. İnşallah bu sıkışıklıklar, bu yasanın eksiklikleri, tuhaflıkları da aşılacak. Çünkü ilk memur sendikacılığına ilişkin yasa çıktığında çok kadüktü.

2010’da bizim gayretimizle referandumdan sonra yasada bir adım atıldı. Ama o da tıkandı. O gün çıkarken de o tartışmanın içinde bulunan arkadaşlarımız “Bununla birkaç toplu sözleşme yapılır, bu tıkanır. Dolayısıyla gelin bunu daha uzun erimli bir şeye dönüştürelim.” diye çok gayret göstermişlerdi.

Gelinen noktada 8 toplu sözleşmenin dördünde uzlaşılabildi, dördünde uzlaşılamadı ve yol tükendi. Bunu kamu tarafı da biliyor, biz de biliyoruz. Hiç kimse “Biz bilmiyoruz.” demesin. Herkes her şeyin farkında.

 

 

source

En az 10 karakter gerekli


HIZLI YORUM YAP

SON DAKİKA HABERLERİ

300x250r
300x250r