Avrupa Birliği Ücret Şeffaflığı Direktifi’nin yürürlüğe girmesine bir yıl kala Aon’un yaptığı 2025 yılı ‘Küresel Ücret Şeffaflığı’ araştırmasına katılan kurumların yalnızca yüzde 19’u ücret şeffaflığına tam olarak hazır olduklarını belirtti. Hatta yüzde 29’u, bu alanda son bir yılda hiç ilerleme kaydedememiş durumda. Şirketlerin büyük kısmı maaş aralıkları kullansa da çalışanlarla bu bilgileri paylaşmıyor, yalnızca yüzde 8’i, tüm pozisyonların maaş aralıklarını çalışanlara açıkça sunuyor.
Şirketten yapılan açıklamaya göre araştırma, bin 400’ün üzerinde İK uzmanının görüşlerinden yola çıkarak, kurumların ücret şeffaflığı ve ücret eşitliği konularına nasıl yaklaştığını ve bu alandaki ilerlemelerini mercek altına alıyor. Kurumların yalnızca yüzde 19’u, ücret şeffaflığına tam anlamıyla hazır olduklarını düşünüyor. Üstelik kurumların yüzde 29’u, son bir yılda bu alandaki hazırlık seviyelerinde herhangi bir ilerleme kaydedemediklerini ifade ediyor.
Ayrıca kurumların yüzde 61’i, kurum içinde maaş aralıkları kullanıyor ancak bu bilgileri çalışanlarla paylaşmıyor. Kurumların yüzde 8’i ise maaş aralıklarını hiç kullanmıyor. Bu da bazı organizasyonlarda yapılandırılmış bir ücretlendirme sisteminin dahi bulunmadığını gösteriyor. Çalışanlara yönelik şeffaflık seviyesi de oldukça düşük. Sadece yüzde 8’lik bir kesim, çalışanların tüm pozisyonlara ait maaş aralıklarını görmesine izin veriyor.
Buna rağmen bazı olumlu gelişmeler de dikkat çekiyor. Örneğin, şirketlerin yüzde 69’u işe alım ilanlarında maaş aralıklarını paylaştığını belirtirken yüzde 21’i yasal bir zorunluluk olmamasına rağmen tüm pozisyonlar için bu bilgiyi yayımlıyor. Bu da bazı şirketlerin proaktif bir yaklaşım benimsediğini ve şeffaflık konusunda gönüllü adımlar attığını ortaya koyuyor. Ancak şirketlerin yüzde 48’i maaş aralıklarını yalnızca yasal bir zorunluluk olduğunda paylaşırken yüzde 31’lik bir kesim işe alım sürecinde maaş aralıklarını hiç yayımlamıyor. Bu durum, şeffaflığa yönelik yaklaşımda kurumsal farkındalık ve uygulama düzeyinin oldukça değişken olduğunu gösteriyor.
Genel tablo, daha çok zorunluluklara odaklanan bir yaklaşımın hâkim olduğunu gösteriyor. Şirketlerin yüzde 60’ı, ücret şeffaflığı konusunda yalnızca yasal düzenlemelerin gerekli kıldığı bölgelerde adım atıyor ve bölgesel odaklı bir strateji izliyor. Bu da konunun birçok kurum açısından hâlâ bir
uyum zorunluluğu olarak görüldüğünü ortaya koyuyor. Hatta düzenlemeler uyumluluk, ücret şeffaflığına geçişte küresel ölçekte en güçlü itici güç olarak öne çıkıyor. Bu itici güç ikinci sıradaki ‘çalışanlara sunulan değeri ve yetenek çekiciliğini artırma’ faktörüne göre yüzde 40 daha fazla öncelik verilen bir unsur.
Konuyla ilgili açıklama yapan Aon Türkiye Eş-CEO’su Selda Oknas Tanbay, şu uyarılarda bulundu: “2026 haziran ayından itibaren yürürlüğe girecek olan AB Ücret Şeffaflığı Direktifi, işverenlere maaş politikalarını cinsiyet ayrımı gözetmeksizin açık ve objektif olarak sunma zorunluluğu getiriyor.
AB Direktifine göre, 250’den fazla çalışanı olan şirketlerin her yıl raporlama yapması gerekecek. Bu kapsamda ilk raporlar da 2027 yılının ilk yarısında yayımlanacak. Direktifin uygulanma zamanı yaklaşıyor, zaman daralıyor. Konu Türkiye’deki şirketler için de son derece önemli.
Uluslararası ölçekte faaliyet gösteren ya da AB ile iş ilişkisi bulunan Türk şirketlerinin bu düzenlemelere erkenden uyum sağlaması, regülasyonlara hazırlıklı olmalarını sağlarken yetenekleri elde tutma ve çalışanlar arasında marka imajlarını güçlendirme açısından da büyük önem taşıyor. Bu geçiş sürecinde şeffaf, analitik temelli ve kapsayıcı ücretlendirme politikaları geliştirmek; iletişimi ve güveni artıran bir iş kültürü inşa etmenin anahtarı olacak.”