Birbirimizi anlamakta hâlâ güçlük çekiyoruz.
2025 yılının ortasındayız ve memlekette hâlâ temel meseleleri tartışıyor, aynı sarmalın içinde dönüp duruyoruz. Teknoloji ilerliyor, küresel dinamikler değişiyor, yapay zekâlar yazılar yazıyor ama biz hâlâ elektrik faturasını, kirayı ve en önemlisi “geleceği” konuşuyoruz.
Bu yazıya nereden başlamalıyım bilemiyorum.
Ekonomi deseniz, sokağın nabzı çoktan 150 atıyor. Asgari ücretin açlık sınırının altında kaldığı bir ülkede, halkın sabrı da enflasyonla birlikte katlanıyor. Etiketler haftalık değişiyor, gençlerin hayalleri ise aylık azalıyor. Sadece temel ihtiyaçlar değil, umut da lüks haline geldi artık.
Eğitim sistemine bakalım: Her yıl değişen sınav formatları, artan özel okul ücretleri ve bir türlü çözülemeyen müfredat krizi. Öğrenciler test çözmekten hayatı öğrenemiyor, öğretmenler geçim kaygısından öğrencilerine ilham veremiyor. Ve biz, hâlâ “eğitimde reform” sözlerini duydukça gözlerimizi devirmekten kendimizi alamıyoruz.
Adalet deseniz, o da başka bir mesele. Güven sarsılmış, kararlar adil midir değil midir tartışması gündelik sohbetlerin konusu olmuş. Hukukun üstünlüğü değil, üstünlerin hukuku konuşuluyor artık. Sosyal medyada adalet aramak da bir başka tuhaflık: 280 karaktere sığan tepkilerle vicdan rahatlatılıyor.
Peki ya kutuplaşma? Aynı ülkenin vatandaşlarıyız ama artık aynı dili konuşmuyor gibiyiz. Birbirimizi duymuyor, anlamaya çalışmıyoruz. Siyasi görüşler artık kimlik haline gelmiş, herkes kendi yankı odasında konuşuyor. Ne diyalog var, ne empati. Halbuki aynı gemideyiz deriz ya hani, ama bazılarının kamarası lüks, bazılarınınsa kürek mahkûmu gibi.
Ülkenin dört bir yanında yetenekli, çalışkan, bizim gibi umut dolu insanlar var aslında. Gençler bu ülkeyi terk etmek istemiyor, sadece burada bir gelecek görebilmeyi arzuluyorlar. Ama sistem onları dinlemiyor. Dinlese bile anlamıyor.Tüm bu tabloya rağmen umutlu olmak istiyorum. Çünkü Türkiye’nin potansiyeli büyük. Bu topraklar nice zorluklar gördü ama her seferinde bir yolunu buldu. Yeter ki dürüstlüğü, liyakati, adaleti yeniden merkeze alalım. Yeter ki ortak aklı, ortak yaşamı yeniden hatırlayalım.
2025’in ikinci yarısına girerken, belki de artık şu soruyu sormalıyız: Sadece ayakta kalmak mı istiyoruz, yoksa gerçekten yaşamak mı?
GENEL
7 gün önceGÜNDEM
07 Haziran 2025SPOR
07 Haziran 2025GÜNDEM
07 Haziran 2025GÜNDEM
07 Haziran 2025GÜNDEM
07 Haziran 2025FOTO GALERİ
07 Haziran 2025