Dünyanın en büyük ve en prestijli yat fuarlarından biri olan Cannes Yat Festivali, geçtiğimiz hafta Fransa’nın güneyinde deniz tutkunlarını ağırladı. Fuarda yelkenlilerden katamaranlara, lüks motor yatlardan deniz oyuncaklarına kadar yüzlerce model görücüye çıktı. Küresel markalar gövde gösterisi yaparken, küçük ve orta ölçekli üreticiler de uluslararası sahnede yerini aldı.
Ancak Türk denizcilik sektörü, bu yıl Cannes’dan beklediğini alamadı. Yüksek maliyetler ve artan rekabet, sektör temsilcilerinin moralini bozdu.
Deniz tutkusunun geniş kitlelere yayılması konusunda Türkiye, Avrupa’nın gerisinde kalmaya devam ediyor. İtalya ve Yunanistan’da neredeyse her ailenin erişebildiği küçük tekneler ve yelkenliler, Türkiye’de yüksek maliyetler nedeniyle yalnızca dar bir kesimin ulaşabildiği bir lüks olarak kalıyor.
Denizcilik sektöründe çarkların dönmesi için çözüm bekleyen en kritik başlıklar ise marina ücretlerinin düzenlenmesi, vergi yükünün hafifletilmesi ve küçük üreticilere destek sağlanması olarak öne çıkıyor.
Cannes Yat Festivali, küresel denizcilik için yeni teknolojilerin ve lüks trendlerin vitrine çıktığı bir buluşma noktası olmaya devam ediyor. Ancak Türk denizciliği için bu fuar, başarı hikâyelerinin yanı sıra ciddi sorunların da altını çizdi.
Sektör temsilcileri, gerekli adımlar atılmazsa Türkiye’nin hem üretimde hem de turizmde komşu ülkeler karşısında rekabetçiliğini tamamen kaybedebileceği uyarısını yineliyor.
YATED (Yat ve Tekne Endüstrisi Derneği) Başkanı Murat Bekiroğlu, fuar sonrası değerlendirmesinde sektörün içinde bulunduğu durumu net ifadelerle ortaya koydu:
“Eskiden beyaz yakalının hayali olan 8–11 metrelik tekneler artık ulaşılamaz hale geldi. Marina fiyatları, ÖTV ve KDV yükü amatör denizciliği zorlarken, üretici de ayakta kalmakta güçlük çekiyor. Küçük üreticiler fuarlara girmekten çekiniyor, bazıları iflasın eşiğinde. Önümüzdeki dönemde işten çıkarmalar bile gündeme gelebilir.”
Bekiroğlu’na göre sorun yalnızca üretimde değil. Türkiye, charter turizminde de Yunanistan karşısında hızla zemin kaybediyor. Atina yönetiminin sektöre sağladığı devlet destekleriyle Türk üreticiler için rekabet daha da zor hale geliyor.
Fuarda Sirena dışında da Türk imzası vardı:
● Numarine, Explorer sınıfının iddialı modeli 40 XP’yi sergiledi.
● Fabbro 33, yeni bir marka olarak ilk kez uluslararası vitrine çıktı.
● Moonday, Bosphorus 31’in elektrikli versiyonuyla “yeşil denizcilik” mesajı verdi.
● F Vision katamaranlarıyla ilgi çekti.
● Anadolu Grubu, Aiata markasıyla fuarda boy gösterdi.
Festivalin en yoğun stantları ise yabancı devlere aitti. Yabancı markalar arasında önde gelenleri şunlar oldu:
● Finlandiyalı Saxdor 400 GTS, geniş açık alanları ve yeni donanımlarıyla gözde oldu.
● İtalyan Invictus ST 550, 2,5 milyon euroluk fiyatıyla “özel müşterileri” hedefledi.
● Nordik marka Targa 46, dayanıklılığıyla öne çıktı.
● İspanyol Tesoro T50, üç motora kadar güç seçeneğiyle dikkat topladı.
● Sunreef 100, 550 metrekarelik yaşam alanıyla adeta “yüzen otel” olarak görüldü.
● Azimut Fly 82, Türk alıcıların yoğun ilgisini çekti.
Doğuş Marine bünyesindeki Novamarine, 20 metrelik Rib modeliyle fuarın dikkat çeken isimlerinden biri oldu. Yaklaşık 3,5 milyon euro’luk fiyatıyla süperyatlara “lüks tender” sunan model, güvenlik ve çeviklik özellikleriyle öne çıktı. Aynı gruptaki Avustralyalı üretici Riviera da standıyla fuara damga vurdu. 40 yıllık geçmişinde 6 binden fazla tekne üreten marka, Türkiye pazarına resmen girmemiş olsa bile Türkiye’den müşteri bulmayı başardı.
Tüm bu tabloya rağmen Türk denizciliği adına fuardan iyi haberler de çıktı. Sirena Yachts, yeni modeli Sirena 60 ile uluslararası arenada ses getirdi. Cannes Carlton Beach’te düzenlenen World Yachts Trophies 2025 ödüllerinde “En İyi İç Tasarım” ödülüne layık görülen model, geniş cam yüzeyleri, modern flybridge’i ve ferah iç mekânıyla dikkat çekti. Siparişlerin 2026 sonuna kadar dolması, markanın küresel pazardaki gücünü pekiştirdi.