Sevilay ÇOBAN
sevilay.coban@dunya.com
Tekstil sektörünün su ve enerji tüketimi dünyayı en çok zorlayan sorunlardan biri. Bu soruna bir çözüm üretmek amacıyla yola çıkan IVY Decarb Marketplace adlı platform, hem Türkiye’de hem de dünyada dönüşüm için yeni bir yol haritası çiziyor. 500 bin ile 5 milyon euro arasında değişen yatırımlar sayesinde karbon, su ve enerji verimliliğinde dev adımlar atılıyor. Platform, Türkiye’den Çin’e, Hindistan’dan İspanya’ya kadar birçok ülkede üreticileri ve makine firmalarını ortak bir sürdürülebilirlik çerçevesinde buluşturuyor. Platformun başında ise Türkiye finans sektörünün yakından tanıdığı bir isim yer alıyor. 1996 yılında katıldığı BBVA’da farklı pozisyonlarda görev üstlenen Javier Bernal, 2015’ten 2020 yılına kadar Garanti Bankası Yönetim Kurulu Üyesi olarak görev yaparken aynı zamanda BBVA-Garanti koordinasyonundan sorumlu oldu. Finansal tarafta da sürdürülebilirlik projelerinin yönetiminde aktif rol alan Bernal, emekli olduktan sonra IVY Decarb Marketplace’in kuruluşuna öncülük etti. Dijitalleşme ve yapay zekâ destekli makinelerle üretim süreçlerinde hem verimlilik hem de çevre dostu çözümlerin ön plana çıkacağını söyleyen IVY Decarb IVY Decarb CEO’su Javier Bernal, DÜNYA Gazetesi’ne verdiği röportajda platformun hedeflerini paylaştı.
Garanti BBVA’da uzun süre önemli görevler üstlendiniz. Oradan ayrıldıktan sonra böyle bir platformun başına geçme ve girişimi hayata geçirme süreciniz nasıl başladı?
Garanti BBVA’daki deneyimimin ardından, sürdürülebilirlik ekibiyle birlikte tekstil sektörüne odaklanmaya karar verdik. Bankanın çok sayıda tekstil üreticisi ve perakende müşterisi vardı. 2021’de “finans ve sürdürülebilirlik” ekseninde çalışmaya başladık. Önce bazı büyük tekstil ve finans şirketlerine danışmanlık verdik. Ardından sürekli şunu düşündüm: ‘Tekstil sektörünün dönüşümüne nasıl katkıda bulunabilirim? Daha sürdürülebilir bir modele nasıl geçiş sağlanabilir?’ Bu arayış sonunda farklı paydaşlarla birçok görüşme yaptık ve küresel ölçekte bir platform kurma fikri doğdu. Bugün makine üreticilerini, tekstil üreticilerini ve markaları ortak bir çatı altında buluşturuyoruz.
Tekstil sektörü, çevresel etkiler nedeniyle en çok tartışılan alanlardan biri. Bu noktada sizin sürdürülebilirlik vizyonunuz nedir?
Sürdürülebilirlik çok geniş ve karmaşık bir konu. Biz özellikle makinelerin yenilenmesine odaklanıyoruz. Çünkü makineler çoğu sektörde 15– 20 yılda bir değişiyor. Oysa yeni nesil makineler çok daha verimli. Platform sayesinde her makinenin değişim öncesi ve sonrası etkisini ölçüyoruz. Karbon, su, enerji gibi birçok metriği takip ederek, somut çıktılar elde ediyoruz.
Bu etkiyi rakamsal olarak ölçtünüz mü?
Evet. Ortalama bir tekstil üreticisinin sürdürülebilirlik yatırımı yarım milyon eurodan başlayıp 5 milyon euroya kadar çıkabiliyor. Bizim hesaplamalarımıza göre 500 projede yaklaşık 30 milyon ton karbondioksit azaltımı potansiyeli var. Tabii sadece karbon değil, su ve elektrik tüketimi gibi diğer metrikleri de ölçüyoruz.
Türk tekstil sektörünün bu dönüşüme yaklaşımını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Firmalar dönüşümün gerekli olduğunun farkında. Ancak yatırım maliyetleri ve piyasa belirsizlikleri bu süreci yavaşlatıyor. Piyasaların, pazarların çok fazla belirsizlik barındırdığı dönemlerde hemen çözüm sağlayamıyoruz, o yüzden finansman sorununa ilişkin çözüm anlaşmaları yapmaya çalışıyoruz.
Dediğim gibi bu noktada finansman çok kritik. Garanti BBVA ile birlikte finansman anlaşmaları üzerinde çalışıyoruz. CEO Mahmut Akten de bu desteğin verilmesi gerektiğini düşünüyor. Çünkü bu dönüşümü mümkün kılacak sermayeye ulaşmak şart. Ben Türkiye’nin bu alanda hızlı dönüşüm yapabileceğine inanıyorum.
Platform şu an hangi ülkelerde faaliyette, hedefte hangi pazarlar var?
Şu anda Bangladeş’te, Hindistan’da, Türkiye’de, tabii ki İspanya’da var. Yine bir sonraki ülke İtalya ve Çin olacak. Çin ve İtalya için herhalde yılsonu itibarıyla faaliyetlerimiz başlar. Yine Fas ve Vietnam için de aynı şekilde platform başlatacağız. Önümüzdeki yıl için Çin, Fas, Pakistan, Endonezya, Malezya’da platformumuzu açacağız. Sonra Güney Amerika, Meksika, Amerika’ya doğru açılacağız.
Çin, çok büyük ama aynı zamanda zor bir pazar. Orada nasıl bir yol izleyeceksiniz?
Çok doğru söylüyorsunuz. Şöyle söyleyebilirim. Biraz rakamlarla konuşayım. Avrupa’da, Türkiye’yi dâhil etmiyorum, 1000 kadar makine üreticisi var. İsviçre, Almanya, İtalya… Yani yüz yıl önce başlamış işlerin, operasyonların markalarından bahsediyorum. Türkiye’de ise şimdi, 200 üye var ama 400’e yakın makine üreticisi olduğunu söyleyebilirim. Bir diğer makine üreticisi ülke de Hindistan. Hindistan da Türkiye gibi 400’e yakın makine üreticisi var. Sadece Çin’de 2 bin 500 makine üreticisi var. Biz Çin’de ne yapacağız? Makine üreticilerinin kalifiye olma konusunda çok titiz davranıyoruz. Eğer bir makine üreticisiyseniz platforma üye olmak için çok fazla kritere maruz kalıyorsunuz; finans, muhasebe, sadece çevre değil yine çok fazla kriter var. Makinenin %20 su tasarrufu yaptığını belirtmeleri gerekiyor ve sonra biz sertifikalarını kontrol ediyoruz. Yani platformu biz öylesine açmayacağız, elemeden, değerlendirmeden geçireceğiz. Çin hükümetiyle konuştuk, Sanayi Bakanıyla da görüştük. Onlar rahatlar çünkü birçok makine üreticisinin, tekstil üreticisinin standartları karşılayabileceklerini biliyorlar ve onlar da bu platformun bir parçası olmak istiyorlar. Bizden de bu konuda onay vermemizi istiyorlar. Böylece hem Avrupa’daki hem de diğer ülkelerdeki üreticilere güvence veriyoruz. Platform aynı zamanda Çin’deki sektörü standardize etme rolü de üstlenecek.
Türkiye için önümüzdeki dönemde nasıl bir büyüme hedefiniz var?
İlk etapta süreci yavaş ilerletmeyi planlıyoruz. İlk yıl hedefimiz ayda 5-6 işleme ulaşmak. Bu da yılda 60–70 yatırım denk geliyor. O kadar fazla tekstil üreticisi var ki daha yüksek rakamlara da ulaşabiliriz. Ortalama işlem büyüklüğü 2 milyon euro civarında. Ancak Türkiye’de yaklaşık bin tekstil tedarikçisi var. Bu sayı ve AB’nin karbon düzenlemelerine uyum zorunluluğu düşünüldüğünde önümüzdeki yıllarda rakamlar hızla artacaktır.
Dijitalleşme bu sürecin neresinde duruyor?
Yeni nesil makineler yapay zekâ ve dijital altyapıyla geliyor. Üretimden tüketime kadar her şey takip edilebiliyor. Örneğin su kullanmayan lazer teknolojisi artık denim üretiminde kullanılabiliyor. Bu da hem çevreye katkı hem de verimlilik anlamında devrim niteliğinde.
İnovatif makineler de platformda yer alacak mı?
Evet. Makine üreticileri Ar- Ge’de çok güçlü. Örneğin lazer teknolojisi sayesinde hiç su kullanılmadan üretim yapılabiliyor. Ayrıca tekstilde döndürme, dikme, yıkama, dokuma, finisaj, baskı gibi 24 ana süreç ve 124 alt süreç var. 500 tane makine tek bir süreç için çalışıyor. Ellerinde bir teknoloji var ve onlar da bu teknolojiyi platforma getirmek istiyorlar. Platformda bu süreçlere yönelik en yeni teknolojiler yer alacak.