Ekrem İmamoğlu, 27 Ocak’taki ‘bilirkişi’ açıklamaları nedeniyle “bilirkişi ve tanığı etkilemeye teşebbüs” ile “adil yargılamayı etkilemeye teşebbüs” iddiaları ile bugün hakim karşısına çıktı.
İBB Başkanı ve CHP’nin Cumhurbaşkanı Adayı Ekrem İmamoğlu salona getirildi.
İmamoğlu, İzleyici localarından alkışlarla karşılandı.
“Cumhurbaşkanı İmamoğlu” sloganları atıldı. Duruşma saat 10.30 itibariyle başladı.
İmamoğlu kimlik tespiti sırasında “öğrenim durumunuz nedir?” sorusuna “Yüksek Lisans” yanıtını verdi.
“Mesleğiniz nedir?” sorusuna da cevaben “İBB Başkanıyım” dedi.
Ardından İmamoğlu’nun savunmasına geçildi. İmamoğlu’nun savunmasından öne çıkanlar şöyle:
Burada kendi davamı savunurken kalbim başka yerlerde. Gazze için yardıma giden cesur insanların filosuyla beraberdir. Bu tüm dünyanın insanlık onurunu koruma mücadelesidir.
Yine bir telaş var. Savcılık başka bir suçlamayı niye bu iddianameye ekleme ihtiyacı hissediyor. Alınganlık davasının iddianamesinin bilirkişilik mevzusu ile ne ilgisi var? Savcı bilirkişi işini neden panelde anında açılan soruşturmaya bağlamaya çalışıyor? Bu iddialar nasıl kaleme alınabiliyor, nasıl yazılabiliyor? Adalet Bakanı bir partinin ilçe binası önünde demeç veriyor ama ben etkilemişim. Ve diyor ki bunlar mı Türkiye’yi yönetecek? Mensubu olduğu parti lehine etkilemek. Nasıl hakkımı aradığımı Allah da biliyor, milletimiz de.
Bilirkişiyi ve bilirkişi raporlarını eleştirmeye ilişkin bir engel yok. Benim bilirkişiyi eleştirmemi suç kabul etmiş. Doğruyu söyleseniz de eleştiri yapamazsınız, bunu suç kabul ederiz demişler. Bu benim konumum gereği millete verdiğim sözdür, vazifemdir, nokta.”
“11 aydır maruz kaldığımız saldırılarla, 19 Mart itibariyle yürütülen süreçle, Turpun Büyüğü, Ahtapotun Kolları diyerek daha soruşturma yokken suçlu ilan edenler ile karşı karşıyayız. Bir Başkan ‘Rahip Branson’u bırakacaksınız dedim, bıraktılar’ dedi. Asıl bu yargıya müdahaledir.
Saldırıyorlar, saldırsınlar. Korkmayacağız. Bu millet cesurdur. Zulümle kurulan her düzen yıkıldı, bu da yıkılacak. Tarihin doğru tarafında duruyorum. 86 milyon yurttaşımızı tarihin doğru tarafında durmaya davet ediyorum. Hukukun olmadığı yerde hiçbir şey olmaz. Bilirkişi davasıymış, hadi oradan.
Daha önce başvurulmuş çokça mahkemece hakimlerin reddettiği kayyım atanması talebini bir mahkeme kabul ediyor. Siyasi güdümlü harekete geçiliyor. Giden yine herkesin cebinden gidiyor. iki gün önce yine sefil bir karar. Utanıyorum. İcra memurlarının hali ortadaydı. Bu ülkeyi nasıl bu hale getirirsiniz?
Ahmak davası, Ekrem İmamoğlu’na siyasi yasak koymak için bir dava olacak. Peşinde koşacaksınız. Diplomamı iptal etmek için kendilerini paralıyorlar.”
“Devre arası hakem değiştirir gibi dava arası hakim değiştirmeler, heyet değiştirmeler. Yaptıkları ve yaşattıkları her şeye rağmen biz adil olmaya devam edeceğiz. Ahmak davasında hakim sürüldü.
İBB’de AK Parti’nin grup başkanvekili aynen şunu söyledi:
Sürdüğümüzü birazdan açıklayacağım. Diploma idare davası. Yine heyetten iki kişinin yeri değişiyor. Büyükçekmece davası, hakim 4 celsedir mütalaa bekliyor, savcı vermiyor. 4. celse sonunda hakimin yeri değişiyor. Beni bu noktaya getiren süreç sadece bir bireyin adalet arayışı değildir. Bu dava ve diğerleri temel hak ve özgürlükler mücadelesidir. Bu yapılanlar Türkiye’nin demokratik yapısına tehdittir. Ülkemiz yıllardır yargının siyasetin bir aracı haline gelmesini izliyor. Baskılar, yer değiştirmeler, her yerde aynı kişiler. 17 Ocak’ta AK Parti Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı şu açıklamayı yapıyor “daha Turpların büyüğü heybede”. Masumiyet karinesini yerle bir eden bu ağır suçlamaya karşı ifade özgürlüğümü kullandım ve açıklama yaptım.
Hukukun üstünlüğünde dünyada 117. Sırada, Avrupa’da sondayız. Hepimizin vazifesi bunu sorgulamaktır. Biz bu mücadelemizi geleceğimiz için, çocuklarımız için veriyoruz.
Bir kişinin iki dudağı arasında bir devlet olmaz. Bunun sonucu ağırdır.
Attığımız her adıma, her hizmete sakıncalı bakan bu anlayışa göre biz suç işliyoruz. Bu parti devleti anlayışı. İktidarı demokratik yollardan değiştirme suçu işliyoruz. Onun için buradayız.
Türkiye’de meclis güçsüzleştirilmiştir, milletten uzak bir külliyede alınan kararlar ülkenin kaderinin tayin etmeye başlamıştır. Türkiye Cumhuriyeti Devleti milletimize aittir. Günahları olanlar korkarlar, ben korkmuyorum. Kimin rekabetten kaçtığını milletimiz görüyor. Milleti akılsız zannedenler çok büyük bir yanılgı içerisindeler. Ben aziz milletimize sesleniyorum, adalet yoksa kanunlar uygulanmıyorsa hangi barışı sağlayacağız? Korkuyla mı, tehditle mi? Okyanus ötesindeki bir ülkeyle mi?
AİHM kararlarını, AYM kararlarını niye tanımıyorsunuz? Milletin sandığıyla kutsal oyuyla derdiniz nedir?”
Ekrem İmamoğlu, 27 Ocak’ta Saraçhane’de düzenlediği “Turpun Büyüğü” isimli basın toplantısında bir bilirkişinin adını vererek Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a seslenmiş, “Evet Sayın Cumhurbaşkanı; sizde böyle maharetli bilirkişi S. beyler oldukça, siz de binlerce bilirkişi arasından, nokta atış S. bey bilirkişisini bulan yargı mensupları oldukça, bir davanın öncesinde ya da yürüyen sürecin öncesinde, heybenizde büyük turplar taşıdığınızı düşünebilirsiniz. Ne var ki, sizin turp zannettikleriniz, bu milletin gönlünde zerre yer etmez. Sayın Cumhurbaşkanı; turpun büyüğü senin heybenden çıktı. Aslında işin çok kolay. Bu kadar heybe sırtında taşımana gerek yok. Bu kadar yük taşıyacağına, kendini sadece milletin sandıktaki vicdanına emanet ettiğin an rahatlayacaksın. Yastığa başınızı koyduğunuzda huzurla uyumak kadar güzeli yoktur” diye konuşmuştu.