Kriz çağında tarım - Ötüken Haber
DOLAR 39,9584 0.32%
EURO 47,0584 0.42%
ALTIN 4.199,48-1,30
BITCOIN %
Ankara
30°

AÇIK

02:00

İMSAK'A KALAN SÜRE

Kriz çağında tarım

Kriz çağında tarım

ABONE OL
Haziran 28, 2025 03:04
Kriz çağında tarım
0

BEĞENDİM

ABONE OL

BİLGE KEYKUBAT/Tarım ve Gıda Yazarı/Ziraat Mühendisi

2025 yılı, dünya tarım ve gı­da sistemleri açısından de­rin kırılmaların yaşandığı bir döneme işaret ediyor. Ortadoğu’da İran-İsrail savaşı ateşkese rağmen sıcaklığını korurken, Rusya-Uk­rayna savaşının etkileri hâlâ sür­mekte. Güney Asya’da ise Afganis­tan, Pakistan ve Hindistan üçge­ninde artan siyasi gerilim, küresel gıda arz zincirlerini daha da kırıl­gan hale getiriyor. ABD-Çin ticari gerginliği de hiç geri kalmıyor. Tüm bu jeopolitik gelişmelere ek olarak, iklim değişikliğine bağlı kuraklık, hem Türkiye’de hem de dünyada tarımın geleceğini tehdit ediyor.

Bu yazıda, savaş, kuraklık ve po­litik istikrarsızlıkların etkisi altın­da şekillenen küresel tarım ve gı­da sistemini; Türkiye’nin bu denk­lemdeki yerini ve geleceğe dair alınması gereken stratejik adımla­rı ele alacağım.

Jeopolitik krizler ve gıda arzı sonucu yeni risk haritası

Son iki yılda yaşanan savaş­lar, tarımda sadece ürün bazlı de­ğil; enerji, lojistik ve finansal gir­diler üzerinde de büyük bir baskı oluşturdu. İran-İsrail savaşı, başta Hürmüz Boğazı olmak üzere enerji taşımacılığı üzerinde tehdit yara­tırken; bu durum tarım için hayati olan mazot ve gübre fiyatlarını da yukarı çekiyor.

Öte yandan, Ukrayna-Rus­ya savaşı yalnızca Karadeniz’de­ki tahıl koridorunu değil; buğday, ayçiçek yağı, arpa gibi stratejik ürünlerin dünya ticaretini etkile­meye devam ediyor. Rusya, azot­lu gübre ihracatında dünyada li­der konumda. Bu girdiye erişim­de yaşanan her aksamada, hem maliyetler artıyor hem de üretim planlamaları sekteye uğruyor.

Ayrıca Süveyş Kanalı ve Kızılde­niz çevresinde yaşanan çatışma­ların etkisiyle navlun fiyatlarında ciddi yükselişler yaşanıyor. Tarım­sal ürünlerin lojistiği sadece ma­liyet açısından değil, zamanlama açısından da büyük risk altında. FAO verilerine göre, sevkiyatlarda yaşanan bir haftalık gecikme da­hi bazı ürünlerin fiyatlarında yüz­de 5’e varan artışlara yol açabiliyor.

Tarımda derinleşen tehdit kuraklık ve iklim krizi

2025’in ilk yarısında kuraklık, dünya genelinde etkisini artıra­rak sürdürüyor. Türkiye özelin­de özellikle İç Anadolu, Güney­doğu Anadolu ve Ege’de yağış­lardaki azalma, tahıl üretiminde ciddi kayıplara neden olabilir. Barajlardaki doluluk oranlarının düşüklüğü, tarımsal sulamayı kı­sıtlamakta ve verim kayıplarını tetiklemektedir.

Zeytin, üzüm, pamuk ve incir gibi suya duyarlı ürünlerde, dö­nemsel stres, meyve kalitesi ve verim düşüşleri rapor edilmeye başlandı. Özellikle Aydın, Mani­sa ve Şanlıurfa gibi üretim mer­kezlerinde, üreticiler erken ha­sat, küçülen dane, düşük yağ ora­nı gibi sorunlarla karşı karşıya.

Dünya genelinde de benzer tablo söz konusu. ABD’nin güney eyaletleri, Arjantin ve Brezilya’da mısır ve soya üretiminde yüzde 15’e yakın düşüş bekleniyor. Hin­distan’da muson düzensizlikle­ri pirinç üretimini tehdit ediyor. Afrika’da ise bazı bölgelerde açlık sınırında yaşayan nüfus artıyor.

Türkiye’nin hâlâ girdi bağımlılığı yüksek

Türkiye, küresel krizlere karşı hâlâ girdi bağımlılığı yüksek bir tarım modeli sürdürüyor. Mazot, gübre, tohum ve ilaç gibi temel girdilerde dışa bağımlılık, kur ar­tışı ve jeopolitik gerilimlerle bir­likte üreticiye ağır bir maliyet olarak yansıyor.

Özellikle son aylarda yaşanan enerji fiyat artışları, tarımsal su­lama ve sera üretimi gibi sektör­leri ciddi şekilde etkiledi. Aynı zamanda yem ve hayvansal üre­timdeki maliyet baskısı, et ve süt üretimini ciddi tehdit ediyor, kü­çük ölçekli üreticiyi ise sistem dı­şına itiyor.

Kuraklıkla birleştiğinde bu du­rum, ülke genelinde arz-talep dengesinin bozulmasına yol açı­yor. Buğdayda, bakliyatta ve hay­vansal ürünlerde arz açığı; itha­latla dengelenmeye çalışılsa da artan döviz kurları nedeniyle tü­ketici fiyatlarında hissedilir ar­tışlar yaşanıyor.

Yapısal adımlar şart

* Girdi bağımlılığı azaltılmalı: Yerli gübre, yem ve tohum üreti­mi teşvik edilmeli. Tarımda ye­nilenebilir enerji kullanımı yay­gınlaştırılmalı, kooperatif bazlı enerji çözümleri desteklenmeli.

* Kuraklığa uyumlu tarım po­litikaları geliştirilmeli: Damla ve basınçlı sulama sistemleri hızla yaygınlaştırılmalı. Kuraklığa da­yanıklı tür ve çeşit geliştirme ça­lışmaları artırılmalı. Tarımsal üretim planlaması, su varlığı ve iklim değişkenlerine göre yeni­den ele alınmalı.

* Tarımsal lojistik ve depola­ma altyapısı güçlendirilmeli: Ta­rımsal ürünlerin depolanması, işlenmesi ve pazara ulaştırılması için soğuk zincir yatırımları artı­rılmalı. Limanlar, gümrükler ve iç ulaşım altyapısı savaş dönem­lerine dayanıklı hale getirilmeli.

* Ulusal gıda güvenliği strate­jisi güncellenmeli: Gıda israfı, te­darik zinciri şeffaflığı ve adil fi­yatlandırma gibi konular politika belgelerine dahil edilmeli. Yerel üretim desteklenmeli, kooperatif­çilik ve kırsal kalkınma program­ları uzun vadeli hale getirilmeli.

Dirençli tarım, krizlere karşı en güçlü kalkanımız

2025 yılı, savaşların, kuraklı­ğın ve ekonomik belirsizliklerin gölgesinde tarım ve gıdanın artık sadece ekonomik değil, jeopolitik bir mesele haline geldiğini açıkça ortaya koyuyor.

Türkiye, bu kriz çağını doğ­ru politikalarla yönettiği takdir­de, sadece kendi gıda güvenliğini sağlamakla kalmaz; bölgesel bir tarım gücüne dönüşebilir. Ancak bu, günübirlik çözümlerle değil, uzun vadeli bir vizyonla müm­kündür.

Gıda egemenliği, 21. yüzyıl­da sadece sağlığın değil, aynı za­manda bağımsızlığın, barışın ve kalkınmanın temelidir.

source

En az 10 karakter gerekli


HIZLI YORUM YAP

300x250r
300x250r