Beyaz bir gömleğin sade ama etkileyici duruşu, All in White’ın yaratılış öyküsünü ateşledi. Markanın kurucusu, çocuklukta annesinin dikiş makinesiyle başlayan tasarım tutkusunu, kimya eğitimi ve kurumsal kariyerin ötesine taşıyarak Milano’nun zarif estetiğiyle buluşturdu ve ortaya dikkat çeken tasarımlar çıktı.
All in White’ın doğuş hikâyesini bizimle paylaşır mısınız? Yola çıkarken sizi ne motive etti?
All in White’ın doğuş hikâyesi aslında çocukluk yıllarıma, annemin dikiş makinesinin başında geçirdiğimiz o özel anlara dayanıyor. Küçük bir kızken kendi kıyafetlerimi tasarlamaya, bebeklerime elbiseler dikmeye büyük bir tutkuyla bağlanmıştım. O yıllarda şekillenen zarafete ve tasarıma olan ilgim, yıllar içinde daha da derinleşti.
Akademik olarak farklı bir yolda ilerlesem de – Boğaziçi Üniversitesi Kimya Bölümü mezunuyum – içimde hep bir eksiklik hissi vardı. Global şirketlerde geçen kurumsal kariyerim süresince de yaratma arzum hiçbir zaman bitmedi. Beyaz gömleklere olan özel ilgim de bu dönemde daha da belirginleşti. Her sabah işe giderken özenle seçtiğim sade ama zarif beyaz gömlekler, zamanla benim kimliğimin bir parçası haline geldi.
Yurtdışında, özellikle İtalya’da karşılaştığım işçilik kalitesi, detaylara verilen özen ve zamansız şıklık anlayışı beni çok etkiledi. Beyaz bir gömleğin insanın hem ruhuna hem tarzına nasıl dokunabileceğini ilk kez orada gerçekten hissettim. O an, geçmişimle geleceğim arasında bir bağ kuruldu ve kendi markamı yaratma kararı doğdu.
All in White; bir tasarım markası olmanın ötesinde, sadeliğin içindeki ihtişama, detaylardaki zarafete ve kadınların içsel gücüne bir saygı duruşu. Beni bu yola çıkaran şey sadece bir kıyafet tasarlamak değil, aynı zamanda bu ruhu ve yaşam tarzını başka kadınlara da ilham verecek şekilde anlatabilmekti.
“All in White” ismiyle nasıl bir ruh hali, tarz ya da yaşam biçimini temsil etmek istediniz?
“All in White” sadece bir renk tercihi değil, aynı zamanda bir duruşu simgeliyor. Sadelikten gelen gücü, zamansız şıklığı ve içsel huzuru temsil ediyor. Beyaz; netliği, yeni başlangıçları ve özgüveni çağrıştırıyor. Biz de bu isimle, gösterişten uzak ama derin izler bırakan bir yaşam biçimini yansıtmak istedik. All in White, sade ama güçlü kadınların alçak sesle ama derinden konuşan hikâyesidir.
Moda yolculuğunuz başlamadan önce sizi etkileyen bir tasarımcı, sanatçı ya da dönüm noktası oldu mu?
Açıkçası beni tek bir tasarımcı ya da sanatçıdan çok, yaşadığım bir an dönüştürdü. Milano’da bir butikte giydiğim beyaz bir gömlek, her şeyin başlangıcı oldu. İlk bakışta oldukça sade bir parça gibiydi. Ama dokunduğum anda hissettiğim şey bambaşkaydı: kumaşın zarafeti, işçiliğin kusursuzluğu, üzerimde yarattığı duruş… Bu, sadece bir kıyafet değildi; bir hissin, bir tavrın ifadesiydi.
O an, çocukluğumda annemin bana diktiği elbiseleri giydiğimde hissettiğim güven ve huzur yeniden canlandı. Sanki geçmişle gelecek birbirine bağlandı. Moda dünyasına adım atmamı sağlayan da o his oldu.
Bugün All in White’ta izini sürdüğüm şey, tam olarak bu: Görünenden fazlasını hissettiren tasarımlar. Sade ama unutulmaz. Sessiz ama çok şey anlatan.
Tasarımcı olarak ise Jil Sander’ın minimalizme getirdiği güçlü ve zamansız yorum her zaman bana ilham vermiştir. Onun sade ama karakteri olan çizgisi, All in White’ın da estetik anlayışına çok yakın.
Koleksiyonlarınızı oluştururken nasıl bir ilham süreci izliyorsunuz? Nereden besleniyorsunuz?
Koleksiyonlarımı oluştururken ilham kaynağım her zaman kadının zarafeti, gündelik hayattaki duruşu ve sadelik içindeki gücü oluyor. İlhamı çoğu zaman bir kumaşın dokusunda, bir mimari detayda ya da sessiz bir anın estetiğinde buluyorum. Milano sokaklarındaki şıklık, İstanbul’un zarif kaosu ve geçmişin izleri hep ilhamımın bir parçası. Tasarım sürecinde ilk önceliğim, parçaların hem zamansız hem de ruhla uyumlu olması; çünkü All in White kadını, bir stile değil bir yaşam biçimine sahip.
“All in White” sadece beyaz rengi merkeze alan bir marka gibi görünse de, aslında çok daha fazlası. Sizce beyaz renk modada neyi temsil eder?
Beyaz renk modada saflık, yenilenme ve sonsuz olasılıkların simgesi. All in White ise beyazın bu derin anlamını merkeze alarak, sadece bir renk değil; bir duruş, bir yaşam felsefesi yaratıyor. Beyaz benim için karmaşadan uzak durmayı, sadeliğin içinde gücü bulmayı ve zamansızlığı ifade ediyor. Bu yüzden, markamız beyazı sadece bir renk olarak değil, kadınların kendi iç sesleriyle barışık, özgüvenli ve zarif bir yaşam tarzını simgeleyen güçlü bir metafor olarak görüyor.
Tasarımlarınızda sadelik ve zarafet ön planda. Bu minimalist yaklaşımı nasıl tanımlıyorsunuz?
Minimalist yaklaşımımız, gereksiz olanı çıkarıp, özün ve detayların ön plana çıktığı bir tasarım felsefesi. Sadelik bizim için bir eksiklik değil, tam tersine güç ve ifade biçimidir. Her çizgi, her dikiş, her kumaş seçimi bilinçli ve anlam yüklüdür. Zarafet ise bu sadeliğin içinde saklı; gösterişsiz ama etkileyici, zamansız ve özgün bir duruş. All in White, bu yaklaşımıyla kadının iç dünyasındaki dinginliği ve kendine olan güvenini dışa vuruyor.
Sürdürülebilirlik günümüzde moda dünyasının en önemli başlıklarından biri. All in White bu konuda nasıl bir yol haritası izliyor?
Sürdürülebilirlik, All in White için sadece bir trend değil, markamızın temel değerlerinden biri. Tasarımlarımızda uzun ömürlü, kaliteli ve zamansız parçalar yaratmayı amaçlıyoruz; böylece hızlı tüketim kültürüne karşı duruyoruz. Üretim süreçlerimizde ise kadın emeğini görünür kılmak, yerel iş birliklerini desteklemek ve çevre dostu materyaller kullanmak önceliklerimiz arasında. All in White, sürdürülebilirliği; hem doğaya hem de insana saygı göstermek olarak tanımlıyor.
Malzeme seçiminde etik ve çevreci yaklaşımlarınız var mı? Hangi kumaşlar önceliğiniz?
Malzeme seçiminde doğal, organik ve geri dönüştürülebilir kumaşlara öncelik veriyoruz. Pamuk gibi nefes alabilen, dayanıklı ve cilt dostu materyaller tercih ediyoruz. Ayrıca, üretim sürecinde çevresel etkileri azaltmak için tedarik zincirimizi dikkatle seçiyor, sürdürülebilir kaynaklardan temin edilen kumaşlarla çalışıyoruz. All in White, sadece estetik değil, aynı zamanda dünyaya ve insana saygılı bir moda anlayışını benimsiyor.
Sizce beyaz giymek bir sadelik manifestosu mu, yoksa bir lüks tercihi mi?
Ne yalnızca bir sadelik manifestosu, ne de sadece bir lüks tercihi… Beyaz, sade olmanın cesaretiyle, zarif olmanın inceliğini aynı anda taşır. Temiz bir sayfa gibi, dikkat çeken bir suskunluk gibi… All in White olarak biz, beyazı sadece giydirmiyoruz; bir duruşa dönüştürüyoruz.
Moda sizin için sadece bir dış görünüş meselesi mi, yoksa bir tavır mı?
Moda benim için asla sadece bir dış görünüş meselesi olmadı; bir tavır, bir duruş, hatta bir yaşam biçimi. Giydiğimiz her parça, iç dünyamızın sessiz bir yansıması aslında. All in White’da da amacımız, yalnızca şık beyaz gömlekler tasarlamak değil; sadeliği bir ifade biçimine, zarafeti bir güce dönüştürmek. Moda, kendine nasıl baktığını, hayata nasıl dokunduğunu gösteren bir dil… Ve biz bu dili, abartıdan uzak ama derin izler bırakan bir şekilde konuşmayı seçiyoruz.
Markanızı gelecekte nerede görmek istiyorsunuz? Uluslararası bir hedef var mı?
All in White’ı gelecekte sessiz lüksü temsil eden global bir marka olarak konumlandırmak istiyorum. İstanbul’un zarafetini, Akdeniz ruhunu ve el işçiliğine verdiğimiz değeri uluslararası moda sahnesine taşımak en büyük hayalim. Amacımız; sadece ürün ihraç etmek değil, bir yaşam tarzı ve bir duruşu dünyaya anlatmak. Kalitesiyle öne çıkan, sürdürülebilirliğe önem veren ve ilham veren bir Türk markası olarak globalde bir yer edinmek istiyoruz. Bu yolculukta sade ama unutulmaz izler bırakmak bizim en büyük hedefimiz.
GENEL
17 gün önceGENEL
04 Temmuz 2025GÜNDEM
04 Temmuz 2025SPOR
04 Temmuz 2025GÜNDEM
04 Temmuz 2025GÜNDEM
04 Temmuz 2025GÜNDEM
04 Temmuz 2025