İnsanın en zor görevi: Yaşam amacını belirlemek - Ötüken Haber
DOLAR 40,1901 0.22%
EURO 47,1146 0.08%
ALTIN 4.312,780,91
BIST 10.358,460,26%
BITCOIN %
Ankara
28°

AÇIK

02:00

İMSAK'A KALAN SÜRE

İnsanın en zor görevi: Yaşam amacını belirlemek

İnsanın en zor görevi: Yaşam amacını belirlemek

ABONE OL
Temmuz 12, 2025 02:59
İnsanın en zor görevi: Yaşam amacını belirlemek
0

BEĞENDİM

ABONE OL

PROF. DR. TAYFUN DOĞAN
Üsküdar Üniversitesi Psikoloji Bölümü

Hayatta tam olarak başar­mak istediğiniz şey ne­dir? Yaşamınızı nasıl değerlendirmek istiyorsunuz? Psikiyatr Toksöz B. Karasu, bir insanın karşısındaki en zor gö­revin yaşam amacını belirlemek olduğunu söylüyor. Bu zor göre­vi başardığınızda bir anlamda yö­nünüzü, rotanızı belirlemiş olu­yorsunuz. Aksi takdirde okyanus­taki bir yelkenli gibi rüzgârın ve şartların insafına kalıyorsunuz. Rüzgâr ne tarafa götürürse o tara­fa gidiyorsunuz. Bazen rüzgâr iyi yerlere de götürebilir; ancak rota­nızın belli olmaması çoğu zaman beraberinde bir belirsizlik, an­lamsızlık, can sıkıntısı ve kaybol­muşluk hissini de getirmektedir.

Yaşam amaçlarını konuşmadan önce hayata dair düşünce ve tu­tumlarımızı sorgulamak gerekir. Bu noktada iki temel bakış açısı öne çıkar. Birinci görüş, hayatı bü­yük ve değerli bir armağan olarak görür. Tıpkı kimin bıraktığı belli ol­mayan, ama içinde hayal bile edi­lemeyecek kadar para olan bir he­diye kutusu gibi… Bu görüşe göre, yaşamak başlı başına güzel bir de­neyimdir ve bu hediyeyi en iyi şe­kilde değerlendirmek hem onu ve­rene hem de hediyenin kendisine karşı bir sorumluluktur. Diğer gö­rüş ise hayatı anlamsız ve boş bir varoluş olarak gören, zaman zaman nihilist düşünce tarzlarına daya­nan bir bakış açısıdır. Bu yaklaşıma göre, doğmuş olmak bile bir hata olarak görülebilir. Böyle düşünen bireyler için yaşama tutunmak, umut ve amaç duygusu geliştirmek de haliyle daha zor olacaktır.

Amaçlar ve kendini gerçekleştirme

İnsanda doğuştan üst düzey amaçlara yönelme eğilimi vardır. Wilhelm Schmid, “İnsanlar acil gereksinimleri karşılandıktan sonra, uğruna yaşamanın anlamlı görüneceği hedeflere ve amaçla­ra ihtiyaç duyarlar” demektedir. Yaşamda yüce amaçlara sahip ol­ma, bireyi kendini gerçekleştir­meye götüren bir faktördür. Ken­dini gerçekleştirme yolculuğun­da amaçlara sahip olma, bireye umut, yaşam tatmini, öz-yeterlik ve yaşam coşkusu verecektir.

Yaşam amaçları kişinin kimliği, yani kim olduğu ve nasıl birisi ol­duğu hakkında da bizlere önem­li ipuçları verir. Psikolojinin ön­cü isimlerinden William Ja­mes, “Eğer birinin ruhunu görmek istiyorsanız, ona hayallerini so­run” demiştir. Peki, belirlediğimiz yaşam amaçlarının doğru ve isa­betli olup olmadığını nasıl anlaya­biliriz? Eğer amaçlarınız değerle­rinize uygunsa, sizi geliştiriyor ve tekâmül etmenize yardımcı olu­yorsa, mutluluğunuza katkı sağlı­yorsa, hayatınıza anlam katıyorsa ve başkalarına da katkı sağlıyor­sa muhtemelen doğru amaçlardır. Eğer amaçlarınız fiziksel ve men­tal sağlığınızı olumsuz etkiliyorsa size faydalı olurken birilerine za­rar veriyorsa anlamsızsa ve mut­luluğunuza katkı sağlamıyorsa bu amaçları bir kez daha gözden ge­çirmekte fayda var gibi görünüyor.

İçsel amaçların mutluluğa katkısı yüksek

Hangi yaşam amaçlarının bire­yin gelişimine ve mutluluğuna da­ha çok katkı sağladığı ile ilgili araş­tırmalar yapılmıştır. Psikolojik danışman Tahsin İlhan, gerçekleş­tirdiği bir çalışmada yaşam amaç­larını içsel ve dışsal yaşam amaçla­rı olarak ikiye ayırmıştır. Topluma katkı sağlamak, bireysel gelişim, kişilerarası ilişkileri ve fiziksel sağ­lığı geliştirmek gibi amaçları iç­sel amaçlar olarak nitelendirmiş­tir. Ünlü olma, çekici olma ve zen­gin olma gibi amaçları ise dışşal amaçlar olarak belirlemiştir. Her iki amaç türü de bireyin mutlulu­ğuna katkı sağlasa da içsel amaçla­rın mutluluğa daha yüksek düzey­de katkı sağladığı bulunmuştur.

Mental sağlık için faydalı

Öncelikli olarak yaşam amaç­larına sahip olma bireyin hayatı­na anlam katar. Önemli bir yaşamı sürdürme nedeni olabilir. Bunun dışında yaşam amaçlarına sahip olma, koruyucu ve psikolojik sağ­lamlığı artırıcı bir rol de oynaya­bilir.

 Gündelik kaygı ve üzüntüler­den kurtulmanın bir yolu da yüce amaçlara ve büyük hedeflere sahip olmaktır. Böylece kişi gündelik sı­kıntılara saplanıp kalmaktan kur­tulur. Gözünü zirvelere diken biri, ayağına takılan dikenlere pek al­dırış etmez. Enerjisini günlük ya­şamın önemsiz sorunlarına har­camaz. Kişinin yönünün ve rota­sının belli olması, düşüncelerini yoğunlaştırabilmesine ve odakla­nabilmesine yardımcı olur. Amaç­lara sahip olma umut duygusunu besler. Umutlu olmak da bireyin canlı, enerjik, iştiyaklı ve güçlü ol­masını sağlar. Yaşam amaçları­na sahip olma ve bu amaçlar için mücadele etme, bireye kendisini işe yarar hissettirir ve kendisine olan öz-saygısını artırır. Özellikle amaçlarına ulaşma yolculuğunda mesafeler katettikçe, geliştiğini ve başardığını gördükçe, kendisine olan saygısı artar ve olduğu kişi ol­maktan daha fazla hoşnutluk duy­maya başlar.

Amaçsızlık neye mâl olur?

Eğer kişi; “Zamanımın çoğunu benim için gerçekten çok önem­li olmayan şeyler yaparak geçi­riyorum. Hayatta ne yapmak is­tediğimle ilgili hiçbir fikrim yok. Hayatımda hiçbir hedefim ya da amacım yoktur” gibi düşünce­ler içindeyse doğal olarak her şey daha zor olacaktır. Amaçsızlığın getireceği en büyük sıkıntı, kişi­nin kendisini boşlukta hissetme­si ve anlamsızlık duyguları içinde boğulması olacaktır. Bu da kişi­yi depresif bir ruh haline sokabi­lir. Yaşam amaçlarına sahip olma, bireyin beynine “Daha yapacak işlerim var, hayatta kalmalıyım, güçlü olmalıyım” mesajları ver­mesini sağlar. Tersi durumda ise amaçsızlık, beyne ve hücreleri­mize, devam etmek için bir neden kalmadığı mesajı verecektir. Bu durum da fiziksel ve mental açı­dan çöküşe neden olacaktır.

Yazımızı Robert Kiyosaki’nin şu sözleriyle bitirelim:

“Güçlü bir sebebin ya da amacın yoksa hayatta her şey zordur.”

source

En az 10 karakter gerekli


HIZLI YORUM YAP

SON DAKİKA HABERLERİ

300x250r
300x250r