MUÇEP Datça’nın basın açıklaması Aydın Bodur tarafından yapıldı.
Bodur açıklamasında Datça’nın Kargı Tepesi ile birlikte özel çevre koruma alanlarına yönelik Cumhur ittifakının demokrasinin son kırıntılarına yönelik saldırıları hız kesmeden devam ettiğini belirterek ” Tek adam liderliğindeki oligarşik-otokrat iktidar muhalif partinin elindeki belediyelere dönük olarak başkanlarını ve çok sayıda her düzeyden çalışanını tutuklama ve sonrasında o yerel yönetime el koyma çabası içerisinde. CHP’sinin ve kitlelerin meydanları dolduran tepkisi iktidarın geri adım atma yerine hukuksuz saldırıları başka il ve ilçelere yayarak yurt sathına genişletme çabalarıyla karşılaşıyor” dedi.
Bodur açıklamasının devamında şunları söyledi.
Onlar sadece ülkenin aydınlık yüzüne yönelik saldırılarla yetinmiyorlar, son yıllarda daralan rant dağıtım mekanizmalarını zenginleştirmek ve artırmak için bitimsiz çabalar içindeler.
Bu amaçla ülkenin orman varlıkların talana açarak, güzelim sahillerine el koyup sermayeye peşkeş çekerek madenci tekellere, sermayeye kaynak aktarmaya hızla devam ediyorlar. İlçemizin ve belki de Türkiye’nin en güzel koylarından Kargı’da 128 dönümlük bir alan özelleştirilerek devasa bir rant alanı yarattılar. Bu uygulamaya itiraz yolu da tamamen kapatıldı.
Datçalılar soruyor:
Datça Yarımadasının tamamı doğayı tahrip eden bu tür müdahalelere karşı bir Özel Çevre Koruma Bölgesi ilan edilmemiş miydi?
Kıyılar, tepeler dahil doğal kalmış bu alana turistik tesis yapılması, koruma amaçlı yapıldığı söylenen plan tadilatının “koruma amaçlı temel gerekçesi”ne aykırı değil mi? O alanın doğal kalmasını sağlamak, ancak ve ancak inşaat ve turizm dahil insan etkisinden uzak tutmak gerekmez mi?
Kamuya yani herkese ait bir hazine arazisi, hangi hakla özelleştirilerek, hangi sermayedarın yararına sunulacaktır?
Yerel halkın seçtiği yerel yönetimin yaptığı ve sunduğu imar planlarına, yukarıdan merkezi idare eliyle tek bir yer için mevzi imar planı değişiklikleri yapmak tepeden inmeci, baskıcı, otoriter bir idareye örnek değil midir?