Başak Nur GÖKÇAM
İklim krizinin en yıkıcı yansımalarından biri olan kuraklık, artık yalnızca çevresel bir felaket olmaktan çıktı, ekonomik kayıplara da neden oluyor.
Tarımdan hayvancılığa, enerji üretiminden sanayide su krizine kadar birçok alana dokunan kuraklık sorunu, gezegenin ve canlı yaşamının da geleceğini tehdit ediyor. Gıda ve Tarım Örgütü (FAO) verilerine göre 2024 yılında yalnızca Sahra Altı Afrika’da kuraklık sebebiyle 12 milyon kişi gıda güvencesinden mahrum kaldı. Bu durumun neden olduğu ekonomik kaybın ise 1.5 milyar doları aştığı tahmin ediliyor.
Diğer taraftan hidroelektrik santrallerindeki su seviyesinin düşmesi de üretim kapasitesinin azalmasına neden oluyor. Özellikle Güney Amerika ve Güneydoğu Asya’nın bu yüzden elektrik kesintilerinde artış yaşadığı bilinirken, enerji fiyatlarında da rekor seviyelere ulaşılıyor. Örneğin Brezilya 2024 yılında yaşadığı ciddi kuraklığın ardından 250 milyon dolarlık ekonomik kayıp açıkladı. Bu rakam Çin’de ise 210 milyon dolar seviyelerindeydi.
Ramsar Sözleşmesi olarak da anılan Sulak Alanların Korunması Sözleşmesi Sekreteryası tarafından yeni yayınlanan ‘2025 Sulak Alanların Küresel Durumu: Sulak Alanların Değeri, Korunması ve Finansmanı’ başlıklı rapora göre 2050 yılına kadar sulak alanların yüzde 20’sinin daha yok olacağı, bunun da 39 trilyon dolar değerinde ekonomik kayba neden olacağı tahmin ediliyor.
Sulak alan kaybı ile bu eğilimi tersine çevirmek için gereken önlemlere ilişkin güncel bilimsel ve ekonomik veriler sunulan raporda, su, gıda, geçim kaynakları ve iklim direnci sağlayan sulak alanların endişe verici hızda yok olduğu ifade edildi.
Rapora göre; 1970 yılından bu yana turbalık alan, nehir ve göl gibi tatlı su ekosistemleri ile mangrov ve mercan resifleri gibi kıyı deniz ekosistemlerini barındıran sulak alanların yaklaşık yüzde 22’sinin yok olduğu aktarıldı.
Dünya genelindeki sulak alan kaybının 411 milyon hektara ulaştığı vurgulanan raporda, kalan sulak alanların dörtte birinin ise ‘bozulmuş durumda’ olduğu belirtildi. Öte yandan raporda, sulak alanların kaybının başlıca nedenleri arasında tarım alanlarının genişletilmesi, kirlilik, istilacı türler ve iklim değişikliğinin kuraklık ile deniz seviyesinin yükselmesi gibi etkilerinin yer aldığı belirtildi.
Dünya kara yüzeyinin yalnızca yüzde 6-7’sini kaplayan sulak alanlar, tüm bitki ve hayvan türlerinin yaklaşık yüzde 40’ına yaşam alanı sunuyor ya da üreme ortamı sağlıyor. Bu ekosistemler, atmosferdeki karbondioksit seviyelerini dengeleyerek iklim değişikliğiyle mücadelede önemli bir işlev üstleniyor. Sulak alanlar aynı zamanda olağanüstü hava olaylarının etkisini hafifletici doğal bariyerler olarak öne çıkıyor.
Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü (OECD) tarafından yayımlanan son rapora göre, kuraklık kaynaklı ekonomik kayıplar 2000 yılından bu yana iki kat arttı. 2035 yılına kadar bu kayıpların bugüne oranla yüzde 35 daha fazla olacağı öngörülüyor. Bu senaryoya göre sadece Avrupa’nın, yıllık 45 milyar euroluk zararla karşı karşıya kalabileceği tahmin ediliyor.