Tüm dünyada sağlık hizmetlerine erişimde yaşanan zorluklar, özellikle kadınlar, yaşlı bireyler, dar gelirli gruplar ve sağlık okuryazarlığı düşük kişiler üzerinde daha ağır sonuçlar yaratıyor.
Economist Impact tarafından Haleon’un desteğiyle hazırlanan Sağlıkta Kapsayıcılık Endeksi’nin üçüncü fazı, Türkiye de dahil 40 ülkede yaşanan bu zorlukların sağlık sistemleri ve ekonomi üzerindeki etkilerini analiz ediyor. Bulgular, Türkiye’nin sağlık sisteminde yapacağı iyileştirmelerle her yıl milyarlarca dolarlık tasarruf sağlayabileceğini gösteriyor.
Düşük sağlık okuryazarlığı; toplumlarda sağlık sisteminden etkin yararlanmayı, tedavileri takip etmeyi ve kronik durumları yönetmeyi zorlaştıran, bu nedenle de daha fazla acil servis ziyaretine ve reçeteli ilaç kullanımına yol açan bir durum. Endeks, Türkiye’de düşük sağlık okuryazarlığına sahip bireylerin yıllık sağlık harcamasının yüksek okuryazarlık seviyesine sahip bireylerden yaklaşık üç kat fazla olduğunu ortaya koyuyor. Bu fark bireysel maliyetler bir yana; sistemin üzerine de ciddi yük bindiriyor. Araştırmaya göre sağlık okuryazarlığında sadece yüzde 25 iyileşmeyle bile Türkiye sağlık sisteminde yıllık 6,3 milyar ABD doları tasarruf sağlayabiliyor.
Diş çürüğü gibi çoğu zaman önlenebilir ağız sağlığı sorunları, dünya genelinde yaklaşık 2 milyar kişiyi etkiliyor ve Türkiye’de de yaygın olarak görülüyor. Özellikle dar gelirli bireyler; tütün kullanımı, şekerli gıdaların sık tüketimi, yetersiz ağız hijyeni, florür eksikliği ve sağlık bilgilerine sınırlı erişim nedeniyle daha yüksek risk altında. Endekse göre, bu alanda uygulanacak evrensel müdahaleler Türkiye’ye 1,9 milyar ABD doları tasarruf sağlayabilirken, dar gelirli grupları önceliklendiren hedefli müdahalelerle bu rakam 3,5 milyar ABD dolarına kadar çıkabiliyor.
Öte yandan, kronik diş eti iltihapları, özellikle düşük gelirli bireylerde tip 2 diyabet riskini önemli ölçüde artırıyor. Bunun temel nedeni, diş eti hastalığının yarattığı iltihaplanmanın kan şekeri seviyelerini yükseltmesi ve insülin dengesini etkilemesidir. Araştırma, düzenli bakım ve erken müdahaleye dayalı programların, Türkiye’nin önümüzdeki 10 yılda tip 2 diyabete bağlı sağlık harcamalarını yaklaşık 1,6 milyar ABD doları azaltabileceğini gösteriyor.
Türkiye’de üreme çağındaki her üç kadından biri (yüzde 29,8) anemi ile mücadele ediyor. Bu durum; yorgunluk ve halsizlik gibi nedenlerden iş gücü kayıplarına yol açarken sağlık sistemine de ek yükler getiriyor. Mikro besin eksikliklerinin önlenmesi ile hem yaşam kalitesi artırılabiliyor hem de yılda 1,4 milyar ABD doları tasarruf sağlanabiliyor.
Kadınlarda daha sık görülen osteoporoz (kemik erimesi) ise kırık, sakatlık ve mortalite riskini artıran önemli bir sağlık sorunu. Özellikle kalça ve omurga kırıklarının önlenmesi sayesinde sağlık sisteminde yılda 185 milyon ABD doları tasarruf sağlanabilmektedir. Bu bulgular, kadın sağlığına yönelik stratejik yatırımların hem sosyal hem de ekonomik düzeyde kayda değer faydalar sunduğunu göstermektedir.
50 yaş üzeri yetişkinlerin ve kadınların (15+ yaş) yaşam kaliteleri biyolojik, sosyal ve ekonomik faktörler nedeniyle bel ve boyun ağrısı, ağrı ve sakatlığa neden olabilen diz osteoartriti ve romatoid artrit gibi kas-iskelet sistemi rahatsızlıklarından çok daha olumsuz etkileniyor. Sağlıkta Kapsayıcılık Endeksi’ne göre, kas-iskelet sistemi rahatsızlıklarının erken tanı ve önleyici sağlık hizmetleriyle kontrol altına alınması, Türkiye’de 50 yaş üzeri yetişkinler ve kadınlar için yüzde 40’tan fazla maliyet tasarrufu sağlayabiliyor. Bu tür rahatsızlıkların erken dönemde önlenmesine yönelik sağlık hizmetlerinin yaygınlaştırılmasıyla, 50 yaş üzeri bireylerde yılda 683 milyon ABD doları, kadınlarda ise 843 milyon ABD doları düzeyinde ekonomik kazanç elde edilebiliyor.
Sağlıkta Kapsayıcılık Endeksi, hava kirliliğinin azaltılmasının başta dar gelirli gruplar olmak üzere tüm gelir seviyelerinde net sağlık ve ekonomik faydalar sağladığını doğruluyor. Dünya genelinde insanların yüzde 94’ü, Dünya Sağlık Örgütü’nün belirlediği standartların üzerindeki seviyelerde kirli hava soluyor. Türkiye’de ise PM 2.5 oranları DSÖ’nün belirlediği sınırın oldukça üzerinde. Ülkemizde hava kalitesinin iyileştirilmesi her yıl yaklaşık 40 bin ölümün önlenmesine ve 1,4 milyar ABD doları tasarrufa olanak sağlayabilir.
Sağlıkta Kapsayıcılık Endeksi’nin özel sektöre, kamuya ve sivil topluma güçlü bir yol haritası sunduğunu belirten Haleon Orta Doğu ve Afrika Kurumsal İlişkiler Müdürü Nimet Esra Yavuz, “Kapsayıcı sağlık sistemleri yalnızca bireylerin yaşam kalitesini değil, ülke ekonomilerini de güçlendiriyor. Bu araştırma, Türkiye’de sağlık alanında atılacak küçük adımların dahi iş gücü verimliliğinden kamu tasarrufuna kadar birçok alanda sağlayacağı faydayı net biçimde orta koyuyor. Özellikle kadınların, yaşlıların, dar gelirli grupların ve sağlık okuryazarlığı düşük kişilerin güçlendirilmesi, sistemin tamamına değer katıyor” açıklamasını yaptı.