Dünya, Ay’ın kütle çekim etkisi ve iç çekirdek hareketlerinin etkisiyle zaman zaman dönüş hızında küçük değişiklikler yaşıyor. Ancak uzmanlar, bugün yaşanacak olan 1,25 milisaniyelik sapmayı ‘geçici bir dalgalanma’ olarak görmüyor. Eğer Dünya’nın dönüş hızı kademeli şekilde artmaya devam ederse hem iklim dengesi hem de insan biyolojisi ciddi biçimde etkilenebilir.
OKYANUS SULARI EKVATORA AKABİLİR
Gezegen daha hızlı döndükçe merkezkaç kuvveti artar ve bu da okyanus sularının kutuplardan ekvatora kaymasına yol açar. Saniyede yalnızca 1,6 kilometrelik bir hızlanma bile, ekvator bölgesindeki deniz seviyesini birkaç santimetre yükseltebilir. Bu küçük artış bile deniz seviyesi tehdidiyle karşı karşıya olan kıyı şehirleri için yıkıcı olabilir.
Bilimsel senaryolara göre Dünya’nın dönüş hızı saatte 160 km artarsa, ekvator çevresindeki kara parçaları bile sular altında kalabilir.
BİYOLOJİK SAATLERİMİZ GERİYE SARABİLİR
Gün süresinin kısalması sadece fiziksel değil, biyolojik dengeyi de altüst etme potansiyelini taşıyor. İnsan vücudu, iç saatini 24 saatlik döngüye göre ayarlamış durumda. Eğer bir gün 22 saate inerse bu durum, sirkadiyen ritimlerin bozulmasına; uykusuzluk, yorgunluk, hormonal dengesizlik ve hatta ruhsal sorunlara dahi neden olabilir.
Uzmanlara göre böyle bir değişim karşısında insanların adapte olması son derece zor. Hatta bazıları için imkansız bile denebilir…
DAHA KISA GÜNLER VE SERT FIRTINALAR
NASA’dan astronom Dr. Sten Odenwald, dönüş hızının artmasıyla birlikte atmosferdeki hareketliliğin de şiddetleneceğini belirtiyor. Çünkü hızlı dönüş, Coriolis etkisini güçlendirir; bu da kasırgaların daha hızlı dönmesine ve daha fazla enerji taşımasına yol açar. Sonuç: Daha sert ve yıkıcı fırtınalar…
REKORLAR BİRBİRİNİ TAKİP EDİYOR
Atom saatleri sayesinde bu mikroskobik sapmalar kesin biçimde ölçülebiliyor. 19 Temmuz 2020’de bir gün, 1,47 milisaniye kısa sürdü. 30 Haziran 2022’de bu fark 1,59 milisaniyeye çıktı. En kısa gün ise 5 Temmuz 2024’te kaydedil: Dünya, o gün dönüşünü 1,66 milisaniye erken tamamladı.
Bilimsel verilere göre bu milisaniyelik farklar giderek sıklaşıyor. Uzmanlar, gezegenin iç yapısında yaşanan dinamik değişimlerin ve küresel ısınmanın bu süreci etkileyebileceğini belirtiyor.
Şimdilik alarm zilleri çalmasa da bilim insanları dikkatli olunması gerektiği vurgusunu yapıyor. Zamanın kendisi bile değişirken, insanoğlunun buna kayıtsız kalması mümkün değil… Eğer dönüş hızındaki bu artış trendi sürerse, 24 saatlik günler gelecekte nostaljik birer kavram olabilir…
News
