AYDİL DURGUN
aydil.durgun@dunya.com
Büyük dedeleri Mehmet Efendi’nin 1807’de İstanbul’a gelerek açtığı küçük şekerci dükkanıyla başlayan gelenek 218 yıldır sürüyor. 1965 yılında baba Nurtekin Erol’un devralması ve ardından oğlu 1992’de Hakan Erol’un da aile geleneğinin bir parçası olmasıyla beş kuşaktır devam ediyor. Bugün ikisi yurt dışında olmak üzere 12 mağazası var. Cafer Erol’un hikayesini baba oğuldan dinledik.
Cafer Erol’un hikayesini dördüncü kuşak olarak sizden dinleyelim…
Nurtekin E.: Dedelerimiz vasıtasıyla başlamış bu iş. Saray’dan gelmişler. Osmanlı’da Saray’da helvahane, şekerhane en önemli kısımlardandı. Saraydaki helvahane ve şekerhane, mutfak kısmı yani Anadolu’dan; Kastamonu’dan Bolu’dan gelmedir. Saray’dan sonra kendileri Eminönü’nde dükkan açmışlar. 1. Dünya Savaşı’ndan sonra İstanbul’daki büyük yangında onların da her şeyi yanmış, memleketleri Kastamonu’ya geri dönmüşler. Sonra babamız 12-13 yaşında yine gelmiş dedelerinin işini sürdürmüş. Yine Eminönü’nde, ondan sonra Beyoğlu balık pazarında ve Kadıköy’de dükkan açmış ama o zaman şimdiki gibi köprü, vapurlar yok. Bir gün sonra geri dönebiliyor dükkana karşıya geçince. O yüzden o dükkanları ortaklarına bırakıp tamamen Kadıköy’e adapte olmuş. Biz de Kadıköy’ün nezih ve sakin olması nedeniyle senelerdi çıkmadık oradan. Doğma büyüme Kadıköylüyüz. Bize Rumeli tarafında ters gelen bir şey var. Ben mesela hala alışabilmiş değilim. Ama Hakan bey okulunu bitirdikten sonra, ki zaten öğrenciyken de bize yardım ediyordu, bize katıldı. Onunla beraber gelen teklifleri değerlendirdik ve ilk olarak İstinye Park’ta şubeleştik.
Orada çatışma yaşadınız mı? Şubeleşmenin ortaya çıkardığı bir takım riskler de var. Nasıl hallettiniz o süreci?
Nurtekin E.: Güzel bir soru. Babada Osmanlı şekilde ticaret hayatını yaşadık. Ama babamız bizi bir arkadaşımız dahi bir yere yollamazdı. Kızım ve oğlum hem güzel okudular hem güzel dostumuz komşumuz oldu. O çok büyük bir şans. Onların verdiği güvenle teraziyi tarttık. Eşim ve ben de dengeyi iyi kurduk. Bir de yurt dışına gidip gelmeler bizim ufkumuzu açtı. 45 ülke gezdim. Türkiye’yi de köy köy gezdim. Bana göre firmanın kârı mühim değil, firma yürüyorsa kazancı sonra da olabilir, olmayabilir de. Bizim için müşteri de bir kazanç, çalışanlar da bir kazanç. İlla cebimize para girmesi kazanç değil yani. O nedenle bir çatışmamız olmadı. Ben 70 küsur yaşındayım hala oğlum da kızım da gelir benden fikir alırlar. Bu işte kâr yok deyip reddetmem. Kazanamazsan kazanamazsın ama bir deneyim kazanırsın diyerek bugüne kadar hiç çatışmaya girmedik. Zararlarımız olmuştur bazı yerlerde mesela dükkanlar için yaptığımız dekorasyon için çok para harcıyoruz. Babam olsa bizi keserdi!
Kadıköy dışında şubeleri babanıza kabul ettirmekte zorlandınız mı?
Hakan E: Biraz zorlandık. Biz agresif bir firma da değiliz. O zamandan bugüne bize ayda 20 tane franchise teklifi gelir ama şu an sadece üç tane var. Kabul etmeyiz kolay kolay. Zor zaten biriyle bu anlamda evlilik yapmak.
Nurtekin E.: Franchise’lar da kıramadığımız insanlar. Para kazanmak istesek çok para kazanır bir anda doldurur çıkarız piyasadan. 200 yılı nasıl yaşamışsak öyle yaşamak istiyoruz, bir anda havaya kapılmak istemiyoruz.
Londra’da dükkan açmaya nasıl karar verdiniz? Kimler tercih ediyor oradaki dükkanızı?
Nurtekin E.: Yabancılardan çok ismi gören Türkler geliyor, “Ne güzel olmuş” diyorlar. Yatırımcılar geliyor, başka yerde de açmak istiyor. Bu talebi görünce hoşumuza gidiyor. Londra’dan önce yurt dışında Bakü’yü açmıştık ama o bayilik. Londra’da benim kızım yaşıyordu. Oğlum da, ben de sık sık gidiyorduk. Çok hoşumuza gitti. Bize Arap ülkelerinden çok fazla teklif gelmesine rağmen oraları istemedik başta. Artık o teklifleri değerlendirmeyi düşünüyoruz, sırada orası var.
Ortadoğulu müşteriler İstanbul’daki müşteri profilinizle de uyuşuyor değil mi?
Ortadoğulu müşterinin bütün esnaf için güzel bir karşılığı var. Alışverişte Avrupalı taneyle alıyor ama Ortadoğulu kiloyla alıyor. Ortadoğu müşterisi bizi mali bakımdan geliştiriyor. Mesela Galataport’taki şubeyi açtığımız zaman cruise gemilerinden müşteri gelir dedi herkes. Ben “hayır” dedim. Zaten gemidekiler ihtiyar, çok yiyip içmiyorlar, 15 gün kalacak gemide, nereye götürecek aldıklarını. O görüşümde haklı çıktım.
Yıllar içinde müşteri profiliniz nasıl değişti?
Genelde biz yerli müşteriyle senelerce ayakta durduk. Yerli müşteri modern hayata alışınca şekerden uzaklaşma yönüne doğru gitti. Halbuki Fransa’da Almanya’da herkes şekerli şeyleri yiyor. Bizde çok yanlış bir algı var. Daha önce tereyağı yedirmeyip margarin yedirmeleri gibi; damarları tıkadılar. O nedenle bizimkiler uzaklaştı. Biz yaptığımız etkinliklerle yılbaşı, sevgililer günü bayramlarda o algıyı kırdık, daha cazip hale getirdik.
Damak tadı nasıl değişti yıllar içinde? Çok moda olan tatlılar oldu. Mesela bir Dubai çikolatası çılgınlığı vardı, siz de yaptınız.
Nurtekin E.: Biz onu yapan birkaç kişinden biriydik. O bir furyaydı. Eskisi gibi kalmadı.
Hakan E.: Hiç kalmadı o. Çok trend şeylere aslında kapalıyız ama uymak da zorundayız. Onu dengeliyoruz. Şimdi onun pişmaniyelisi çıktı mesela yapmıyoruz. Yoksa her şeyi yapabiliriz, bizim Kadıköy mağazamız müsait böyle şeylere. Kadıköy mağazamızdaki hizmet beş yıldızlı oteldeki hizmete eşdeğer. Her şey gümüş, en iyi malzemeler. Saat 14.00’e kadar kimse olmuyor genelde. Orada çalışanlar “salata koyalım menüye” diyor. O zaman çorba, dürüm isteyecekler mesela onları da mı satacağız? Bunları yapmak zorunda değiliz.
En çok hangi ürünler tercih ediliyor?
Hakan E.: Mağaza olarak değişiyor. Mesela Galataport’ta gofretlerimiz, Kadıköy’de lokum ve akide çok satar. Her mağazanın kendi dinamikleri var.
Nurtekin E.: Biz bu gofreti çıkardıktan sonra öyle firmalar gofrete reklam verdiler ki artistlere dünyanın parasını verip reklamlarda oynattılar. Bizimkisi butik bir ürün.
Hakan E.: El yapımı, makine üretimi de değil. Başta bu fiyata nasıl satarız diye düşündük. İnsanlar “Gofret kardeşim bu 15 liraya marketten alırım” diyor. Sonra mutlaka bizden gelip alıyorlar. Bizimki gerçekten nitelikli.
Hakan E.: 2024 Mart ayında Bakü’de ilk yurtdışı mağazamızı açtık. Ardından Kasım ayında Londra’nın en gözde bölgelerinden biri olan Knightsbridge’te dünyaca ünlü marka Harrods’ın hemen yanında yeni bir mağaza açtık. Londra’ya yaptığımız yatırım yaklaşık 180 milyon TL. Personel sayımız yaklaşık 60-65 kişi. Yabancı oldukları kültüre adapte olabilmek ve o kültürün dilini konuşabilmek için eğitim aldılar.