Beş kuşağa yayılan ‘tatlı’ hikâye - Ötüken Haber
DOLAR 40,7306 0.25%
EURO 47,6077 0.05%
ALTIN 4.435,720,04
BITCOIN 47555382,15%
Ankara
26°

AÇIK

02:00

İMSAK'A KALAN SÜRE

Beş kuşağa yayılan ‘tatlı’ hikâye

Beş kuşağa yayılan ‘tatlı’ hikâye

ABONE OL
Ağustos 7, 2025 21:09
Beş kuşağa yayılan ‘tatlı’ hikâye
0

BEĞENDİM

ABONE OL

AYDİL DURGUN
aydil.durgun@dunya.com

Büyük dedeleri Mehmet Efendi’nin 1807’de İstan­bul’a gelerek açtığı küçük şekerci dükkanıyla başlayan ge­lenek 218 yıldır sürüyor. 1965 yı­lında baba Nurtekin Erol’un dev­ralması ve ardından oğlu 1992’de Hakan Erol’un da aile geleneğinin bir parçası olmasıyla beş kuşak­tır devam ediyor. Bugün ikisi yurt dışında olmak üzere 12 mağazası var. Cafer Erol’un hikayesini baba oğuldan dinledik.

Cafer Erol’un hikayesini dördüncü kuşak olarak sizden dinleyelim…

Nurtekin E.: Dedelerimiz vasıtasıyla başlamış bu iş. Sa­ray’dan gelmişler. Osmanlı’da Sa­ray’da helvahane, şekerhane en önemli kısımlardandı. Saraydaki helvahane ve şekerhane, mutfak kısmı yani Anadolu’dan; Kasta­monu’dan Bolu’dan gelmedir. Sa­ray’dan sonra kendileri Eminö­nü’nde dükkan açmışlar. 1. Dünya Savaşı’ndan sonra İstanbul’daki büyük yangında onların da her şeyi yanmış, memleketleri Kas­tamonu’ya geri dönmüşler. Sonra babamız 12-13 yaşında yine gel­miş dedelerinin işini sürdürmüş. Yine Eminönü’nde, ondan sonra Beyoğlu balık pazarında ve Ka­dıköy’de dükkan açmış ama o za­man şimdiki gibi köprü, vapur­lar yok. Bir gün sonra geri döne­biliyor dükkana karşıya geçince. O yüzden o dükkanları ortakla­rına bırakıp tamamen Kadıköy’e adapte olmuş. Biz de Kadıköy’ün nezih ve sakin olması nedeniyle senelerdi çıkmadık oradan. Doğ­ma büyüme Kadıköylüyüz. Bize Rumeli tarafında ters gelen bir şey var. Ben mesela hala alışabil­miş değilim. Ama Hakan bey oku­lunu bitirdikten sonra, ki zaten öğrenciyken de bize yardım edi­yordu, bize katıldı. Onunla bera­ber gelen teklifleri değerlendir­dik ve ilk olarak İstinye Park’ta şubeleştik.

Cebimize para girmesi illa kazanç değil

Orada çatışma yaşadınız mı? Şubeleşmenin ortaya çıkardığı bir takım riskler de var. Nasıl hallettiniz o süreci?

Nurtekin E.: Güzel bir soru. Babada Osmanlı şekilde ticaret hayatını yaşadık. Ama babamız bizi bir arkadaşımız dahi bir yere yollamazdı. Kızım ve oğlum hem güzel okudular hem güzel dostu­muz komşumuz oldu. O çok bü­yük bir şans. Onların verdiği gü­venle teraziyi tarttık. Eşim ve ben de dengeyi iyi kurduk. Bir de yurt dışına gidip gelmeler bizim ufku­muzu açtı. 45 ülke gezdim. Tür­kiye’yi de köy köy gezdim. Bana göre firmanın kârı mühim değil, firma yürüyorsa kazancı sonra da olabilir, olmayabilir de. Bizim için müşteri de bir kazanç, çalı­şanlar da bir kazanç. İlla cebimi­ze para girmesi kazanç değil yani. O nedenle bir çatışmamız olmadı. Ben 70 küsur yaşındayım hala oğ­lum da kızım da gelir benden fikir alırlar. Bu işte kâr yok deyip red­detmem. Kazanamazsan kazana­mazsın ama bir deneyim kazanır­sın diyerek bugüne kadar hiç ça­tışmaya girmedik. Zararlarımız olmuştur bazı yerlerde mesela dükkanlar için yaptığımız deko­rasyon için çok para harcıyoruz. Babam olsa bizi keserdi!

Beş kuşağa yayılan ‘tatlı’ hikâye - Resim : 1

Kadıköy dışında şubeleri babanıza kabul ettirmekte zorlandınız mı?

Hakan E: Biraz zorlandık. Biz agresif bir firma da değiliz. O za­mandan bugüne bize ayda 20 ta­ne franchise teklifi gelir ama şu an sadece üç tane var. Kabul etmeyiz kolay kolay. Zor zaten biriyle bu anlamda evlilik yapmak.

Nurtekin E.: Franchise’lar da kıramadığımız insanlar. Para ka­zanmak istesek çok para kazanır bir anda doldurur çıkarız piyasa­dan. 200 yılı nasıl yaşamışsak öyle yaşamak istiyoruz, bir anda hava­ya kapılmak istemiyoruz.

Londra’da dükkan açmaya nasıl karar verdiniz? Kimler tercih ediyor oradaki dükkanızı?

Nurtekin E.: Yabancılardan çok ismi gören Türkler geliyor, “Ne güzel olmuş” diyorlar. Yatı­rımcılar geliyor, başka yerde de açmak istiyor. Bu talebi görün­ce hoşumuza gidiyor. Londra’dan önce yurt dışında Bakü’yü açmış­tık ama o bayilik. Londra’da benim kızım yaşıyordu. Oğlum da, ben de sık sık gidiyorduk. Çok hoşumuza gitti. Bize Arap ülkelerinden çok fazla teklif gelmesine rağmen ora­ları istemedik başta. Artık o teklif­leri değerlendirmeyi düşünüyo­ruz, sırada orası var.

Avrupalı taneyle Ortadoğulu kiloyla alır

Ortadoğulu müşteriler İstanbul’daki müşteri profilinizle de uyuşuyor değil mi?

Ortadoğulu müşterinin bütün esnaf için güzel bir karşılığı var. Alışverişte Avrupalı taneyle alı­yor ama Ortadoğulu kiloyla alı­yor. Ortadoğu müşterisi bizi ma­li bakımdan geliştiriyor. Mesela Galataport’taki şubeyi açtığımız zaman cruise gemilerinden müş­teri gelir dedi herkes. Ben “ha­yır” dedim. Zaten gemidekiler ihtiyar, çok yiyip içmiyorlar, 15 gün kalacak gemide, nereye götü­recek aldıklarını. O görüşümde haklı çıktım.

Yıllar içinde müşteri profiliniz nasıl değişti?

Genelde biz yerli müşteriy­le senelerce ayakta durduk. Yer­li müşteri modern hayata alışın­ca şekerden uzaklaşma yönüne doğru gitti. Halbuki Fransa’da Almanya’da herkes şekerli şey­leri yiyor. Bizde çok yanlış bir al­gı var. Daha önce tereyağı yedir­meyip margarin yedirmeleri gi­bi; damarları tıkadılar. O nedenle bizimkiler uzaklaştı. Biz yaptığı­mız etkinliklerle yılbaşı, sevgili­ler günü bayramlarda o algıyı kır­dık, daha cazip hale getirdik.

Damak tadı nasıl değişti yıllar içinde? Çok moda olan tatlılar oldu. Mesela bir Dubai çikolatası çılgınlığı vardı, siz de yaptınız.

Nurtekin E.: Biz onu yapan birkaç kişinden biriydik. O bir fur­yaydı. Eskisi gibi kalmadı.

Hakan E.: Hiç kalmadı o. Çok trend şeylere aslında kapalıyız ama uymak da zorundayız. Onu denge­liyoruz. Şimdi onun pişmaniyelisi çıktı mesela yapmıyoruz. Yoksa her şeyi yapabiliriz, bizim Kadıköy ma­ğazamız müsait böyle şeylere. Ka­dıköy mağazamızdaki hizmet beş yıldızlı oteldeki hizmete eşdeğer. Her şey gümüş, en iyi malzemeler. Saat 14.00’e kadar kimse olmuyor genelde. Orada çalışanlar “salata koyalım menüye” diyor. O zaman çorba, dürüm isteyecekler mese­la onları da mı satacağız? Bunları yapmak zorunda değiliz.

Beş kuşağa yayılan ‘tatlı’ hikâye - Resim : 2

En çok hangi ürünler tercih ediliyor?

Hakan E.: Mağaza olarak de­ğişiyor. Mesela Galataport’ta gof­retlerimiz, Kadıköy’de lokum ve akide çok satar. Her mağazanın kendi dinamikleri var.

Nurtekin E.: Biz bu gofreti çı­kardıktan sonra öyle firmalar gof­rete reklam verdiler ki artistlere dünyanın parasını verip reklam­larda oynattılar. Bizimkisi butik bir ürün.

Hakan E.: El yapımı, makine üretimi de değil. Başta bu fiyata nasıl satarız diye düşündük. İn­sanlar “Gofret kardeşim bu 15 li­raya marketten alırım” diyor. Son­ra mutlaka bizden gelip alıyorlar. Bizimki gerçekten nitelikli.

Beş kuşağa yayılan ‘tatlı’ hikâye - Resim : 3

Londra mağazasına 180 milyon yatırım

Hakan E.: 2024 Mart ayında Bakü’de ilk yurtdışı mağazamızı açtık. Ardından Kasım ayında Londra’nın en gözde bölgelerinden biri olan Knightsbridge’te dünyaca ünlü marka Harrods’ın hemen yanında yeni bir mağaza açtık. Londra’ya yaptığımız yatırım yaklaşık 180 milyon TL. Personel sayımız yaklaşık 60-65 kişi. Yabancı oldukları kültüre adapte olabilmek ve o kültürün dilini konuşabilmek için eğitim aldılar.

source

En az 10 karakter gerekli


HIZLI YORUM YAP

SON DAKİKA HABERLERİ

300x250r
300x250r