07 Haziran 2025 Cumartesi
Rusya'dan Ukrayna'ya çağrı: İstanbul'daki anlaşmaya uyun
24 şirket temettü kararını duyurdu! Lot başı kaç TL ödenecek? Ödeme tarihleri belli oldu
Hastaneye kaldırılan Nihal Candan'ın son durumu: 29 kiloya düştü
Trump-Musk gerginliği sürüyor: ABD Başkanı, satın aldığı Tesla elinden çıkaracak
Hüseyin VATANSEVER
Gıda güvenliğini sağlamada ve artan dünya nüfusunu beslemede un endüstrisi stratejik bir rol oynuyor. Uygun fiyatlı, kaliteli ve sürdürülebilir un üretebilmek için ise buğday başta olmak üzere tahıl üretimi ve stokunun yönetilmesi oldukça önemli bir konuyu oluşturuyor. Bununla birlikte iklimin etkisi ve politik gelişmelere karşı stratejiler geliştirmek un endüstrisinin gündeminde daha geniş yer ediniyor.
Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) tarafından açıklanan 2025 yılının ilk bitkisel üretim tahmininde, tahıl üretiminin 2025 yılında bir önceki yıla göre azalacağı ön görüsü paylaşıldı. Tahıl ürünleri üretim miktarlarının 2025 yılında bir önceki yıla göre yüzde 4.1 oranında azalarak yaklaşık 37.4 milyon ton olacağı tahmin edildi. Söz konusu tahminde bir önceki yıla göre buğday üretimi yüzde 5.8 oranında azalarak 19.6 milyon ton olacak. Diğer yandan aynı çalışmaya göre arpa üretiminin yüzde 8 oranında azalarak yaklaşık olarak 7.5 milyon ton, çavdar üretiminin yüzde 5.5 oranında azalarak 243 bin ton, yulaf üretiminin yüzde 23.1 oranında azalarak 300 bin ton, mısır üretiminin ise yüzde 4.9 artarak 8.5 milyon ton olacağı öngörüldü.
Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü (FAO) küresel buğday stoklarını bu ay çoğunlukla Avrupa Birliği ve Türkiye’deki düşük stok tahminlerini yansıtarak 1.9 milyon ton civarında aşağı yönde revize etti. Aşağı yönlü revizyona rağmen, küresel buğday stoklarının 2024/25’te açılış seviyelerinin biraz üzerinde, yüzde 0.6 oranında, 318 milyon tona çıkacağı tahmin ediliyor. FAO’nun değerlendirmesinde Nisan ayındaki daha yüksek yağış hacimleri, daha önceki yağış açıklarını ve normalden daha sıcak sıcaklıkları telafi etmeye yetmediği ve Türkiye’deki buğday üretim beklentileri ortalamanın altında kalmaya devam ediyor. Bununla birlikte FAO’nun 2025 yılı için küresel boyutta buğday üretimine ilişkin son tahmini, bir önceki yılın çıktısıyla aynı seviyede olan 795 milyon ton olarak işaret edildi.
Buğday tarımı başta olmak üzere tahıl tarımını teşvik etmek adına atıl arazilerin kazanılması, küçük parçalı tarım arazilerinin birleştirecek yöntemlerin uygulanmasıyla karlılığın artması, modern tarım uygulamalarından yararlanılarak verim artışı sağlanması çözüm önerileri olarak sıralanıyor. Bütün bunlara ek olarak iklim değişikliğinin getirdiği kuraklık başta olmak üzere çeşitli güçlüklerin de eklendiğini söylemek mümkün.
Yakın gelecekte verim artışını sağlamak adına tahıl üretiminde türlerin adaptasyonu üzerinde daha çok durulması gereken bir konu olacak. Bu yönde yürütülecek çalışmalar un endüstrisinin üretimini destekleyecek yurt içi buğday üretim seviyesinin 25 milyon ton ve üzerine çıkarılması talebini de destekleyecek.
Buğday başta olmak üzere tahıl üretiminde yaşanan gelişmelere rağmen Türkiye, yaklaşık 11 yıldır dünya buğday unu ihracatı sıralamasında ilk sırada yer alıyor. 2024 yılında 3.6 milyon ton un ihracatı gerçekleştiren un endüstrisi, 2023 yılına göre yüzde 17’lik bir ihracat kaybı yaşamasına rağmen 1.16 milyar dolar getiri sağladı.
Yaşanan ihracat kaybına yol açan en önemli gelişmelerin başında Dahilde İşleme Rejimi kapsamında getirilen buğday ithalatı yasağı yer aldı. Yaz aylarında katı şekilde uygulanan, 15 Ekim itibarıyla da yüzde 15 kota ile gevşetilen buğday ithalat yasağı, un ihracatını bir miktar aşağı çekti. TİM Hububat Bakliyat Yağlı Tohumlar ve Mamulleri Sektör Kurulu Başkanı Ahmet Tiryakioğlu, bu yıl için ise un endüstrisinin yüzde 7 düzeyinde bir artışla 1.25 milyar doların üzerinde ihracat gerçekleştirerek, yeni bir rekora imza atma beklentisi içinde olduğunu söyledi.
Yıllık 32 milyon ton buğday işleme kapasitesi bulunan un sektöründe, 69 ilde 508 un fabrikası bulunuyor. 2025 yılı için sektördeki kapasite kullanım oranının yüzde 50 civarında kalacağı ve bu nedenle üretim kapasitesinin yaklaşık yüzde 50’sinin atıl durumda kalacağı tahmin ediliyor.
Un endüstrisindeki temel sorunlar hem sektörel dinamiklerden hem de ülke genelindeki ekonomik ve yapısal durumlardan kaynaklanıyor. Yurt içi ve yurt dışında dalgalanmalara oldukça açık durumda olan buğday fiyatları, un endüstrisini güç koşullar altında bırakabiliyor. Bununla birlikte döviz kurundaki artışların yanı sıra iklimsel değişiklikler buğday tedarikini zorlaştırabiliyor. Söz konusu zorluklar karşısında endüstriyi daha dayanıklı hale getirmek adına hammadde yönetimi ve tedarik zinciri optimizasyonu için uzun vadeli buğday tedarik sözleşmeleri yapmak, yerel çiftçilerle doğrudan alım anlaşmalarına imza atmak bir çözüm olarak görülebilir.
Diğer taraftan un endüstrisini etkileyen elektrik, doğalgaz gibi enerji girdilerinin maliyeti son yıllarda hızla arttı. Söz konusu artış da üretim maliyetlerini ciddi şekilde etkiliyor. Enerji verimliliğini artırabilmek amacıyla enerji tasarruflu makinelerin kullanımı, otomasyon sistemleriyle enerji tüketimi izlenebilir hale getirilmesi ve güneş enerjisi başta olmak üzere yenilebilir enerji yatırımlarına ağırlık vermek un imalatı tarafında önemli katkılar verebilir. Ayrıca depolama altyapısının yetersizliği ve taşıma maliyetlerinin yüksekliği, özellikle iç pazarda dağıtımı zorlaştırabiliyor. Uygun lokasyonlarda bölgesel depolar kurarak dağıtım maliyetleri düşürülebilir, lojistik firmalarıyla entegre çalışmalar yapılabilir.
Global çapta sağlıklı diyetlere odaklanan tüketici sayısındaki artış, proteinli makarna ve glütensiz un ve unlu mamullere olan talebi artırıyor. Tüketiciler artık sağlıklı beslenmeye daha fazla ilgi duyuyor ve daha sağlıklı gıda seçenekleri arıyor. Tam tahıllı un ve benzer ürünler, sağlık trendi nedeniyle giderek popülerlik kazanıyor. Diğer yandan artizanal fırınların kullanıldığı ve şeflerin maharetlerini sergilediği ürünler yükselişte… Bu tür kreasyonlar için genellikle benzersiz ve özel unlara ihtiyaç duyuluyor. Kavuzlu buğday, siyez gibi antik tahıllar veya ata yadigârı buğday çeşitleri gibi bir dizi özel un sunmak, bu niş ama büyüyen pazara hitap edebilir.
Rusya ile Ukrayna arasında barışın sağlanacağı beklentisi küresel un pazarında olumlu karşılandı. Diplomatik ilişkilerde yumuşamanın gıda ticaretini rahatlatması beklentisini oluşturdu. Küresel hububat ihracatında yüzde 24’e yakın payı bulunan bu iki ülkenin dış pazarlara açılması, geçiş güzergahı üzerinde yer alan Türkiye’yi de olumlu etkileyecek. Un endüstrisinin ihtiyacını karşılamasında iki tedarikçi ülkenin yeniden kazanılmasının yanı sıra savaş nedeniyle değişen ticaret aksının yeniden Karadeniz’e yönelmesi Türkiye’yi bir kez daha merkeze taşıyacak.
Türkiye, lojistik yapısı sayesinde ve Ortadoğu ile Afrika arasındaki konumuyla ticarette ön plana çıkacak. Diplomatik havanın yumuşamasının bir parçası olarak AB ve ABD’nin Rusya’ya yönelik yaptırımlarını gevşetmesi durumunda en hızlı tepkiyi Türkiye’nin vermesi ve Rusya dahil un endüstrisinin ihracatta daha da gelişme kaydetmesi mümkün.