25 Temmuz 2025 Cuma
Türk Telekom AŞ, Yiğit Bulut’un vefatı nedeniyle boşalan bağımsız yönetim kurulu üyeliğine yazar Prof. Dr. İskender Pala’nın atandığını duyurdu.
Şirketten, Kamuyu Aydınlatma Platformu’na yapılan bildirimde, Pala’nın B Grubu pay sahibi Hazine ve Maliye Bakanlığı tarafından bu göreve aday gösterildiği belirtildi . KAP bildiriminde, “Bağımsız Yönetim Kurulu üye atamasına ilişkin başvuruya SPK 24.07.2025 tarihli yazısı ile uygunluk vermiştir. Söz konusu atama Şirketimizin yapılacak ilk Genel Kurul toplantısında onaya sunulacaktır” denildi.
1958 Uşak doğumlu İskender Pala, İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi’ni 1979’da bitirdi. Divan edebiyatı dalında 1983’te doktor, 1993’te doçent ve 1998’de profesör oldu. 1982-1996 arasında Deniz Kuvvetleri Komutanlığında çalıştı. 1996-2024 arasında İSAM redakte kurulu üyeliği yaptı. 2004 İBB Kültür Daire Başkanlığı görevini ifa etti. 2004-2010 arasında İBB Kültür Danışmanlığı, 2006-2012 arasında Şehir Tiyatroları Repertuar Kurulu Üyeliği, Devlet Tiyatroları Edebi Kurul Üyeliği, 2008-2010 arasında İstanbul Avrupa Kültür Başkenti Yönetim Kurulu Üyeliği, 2009-2012 arasında Uşak Üniversitesi Öğretim Üyeliği, 2013-2017 arasında Atatürk Kültür Dil ve Tarih Yüksek Kurumu Yönetim Kurulu Üyeliği, 2015-2018 arasında Başbakan başdanışmanlığı, 2018-2019 arasında Kültür Bakanlığı Müşavirliği gibi görevler üstlendi. 1997’de başladığı İstanbul Kültür Üniversitesi öğretim üyeliği görevine halen devem etmektedir. 2018’den itibaren Cumhurbaşkanlığı Kültür ve Sanat Politikaları Kurulu Başkanvekilliği görevini yürütmektedir. Prof. Dr. İskender Pala evli ve üç çocuk babasıdır.
Roland Sallai, Galatasaray’ın Youtube kanalına açıklamalarda bulundu. Mükemmel bir sezonu geride bıraktıklarını aktaran Sallai, “İnişlerimiz ve çıkışlarımız oldu ancak sonunda istediğimizi aldık. Kulüpteki ilk yılımdı. Gelmeden önce çok heyecanlıydım. Çok büyük bir kulübe geldiğimi biliyordum ve kupalar kazanmak istiyordum. Sonunda şampiyonluğa ulaştık. Bu sezon da UEFA Şampiyonlar Ligi’nde olacağız. Bunun için çok heyecanlıyım. Şampiyonlar Ligi, dünyada futbolun en büyük sahnesi. Orada büyük bir takım olduğumuzu göstermek ve başarılara imza atmak istiyoruz.” ifadelerini kullandı.
Her ligin özgün bir stili olduğunu belirten 28 yaşındaki oyuncu, “Almanya 1. Futbol Ligi’nden (Bundesliga) Süper Lig’e geldiğimde şaşırmıştım. Çok hızlı ve çok yüksek şiddetli bir oyun gördüm. Almanya ile kıyasladığımız zaman hız ve şiddet farkı var. Türkiye’de oynamayı çok seviyorum.” değerlendirmesinde bulundu.
Galatasaray’daki ilk maçına çıkmak için çok beklediğini dile getiren Sallai, “Taraftarı daha önceden görmüştüm. Bu yüzden de heyecanlıydım. Takımın iki maçını izlemiştim. Özellikle taraftarın ne kadar özel olduğunu fark etmiştim. İlk andan beri bu kulübün kazanmak zorunda olduğunun farkındaydım. Bu da benim için çok mutluluk verici çünkü kazanmayı çok seviyorum.” diye konuştu.
Galatasaray’a çok hızlı bir şekilde transfer olduğunu belirten Sallai, “Kulübün ve taraftarın ne kadar iyi olduğunu duymuştum. On dakika içinde Galatasaray’a katılmaya karar verdim. Beklediğimden de fazlasını gördüm.” şeklinde konuştu.
Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, NTV’de katıldığı canlı yayında Burcu Kaya ve Ahmed Arpat’ın sorularını yanıtladı. Bakan Fidan, Suriye’deki çatışmalı durum ve Gazze’deki kriz başta olmak üzere gündeme ilişkin açıklamalarda bulundu.
Fidan’ın açıklamalarından satırbaşları şöyle:
(“Suriye’nin bölünmesi bizim için milli güvenlik sorunudur, müdahale ederiz” açıklaması hatırlatılarak) Suriye’nin Türkiye’nini milli güvenliği için olan önemi tartışılmaz. Komşularımız bizim için hayati yaşam alanları. Buradaki problemlerle meşgul olmak istemiyoruz. Bu topraklarımıza göç, ekonomik durgunluk vb olarak geri dönüyor. Bir numaralı hedefimiz bölgede istikrarı, suküneti ve güvenliği sağlamak. Bizde hegemonik bir yaklaşım yok.
Suriye’nin bölünmesinden, istikrarsızlığından faydalanacak aktörlerin Suriye’nin içinde bulunduğu çaresizlik ve ümitsizlik çukurunda debelenmesini görüyorduk. Başta İsrail’in böyle bir amacı olduğunu düşünüyoruz. Netanyahu bunu açıkça ifade etti.
Süveyda’daki olayları fırsat bilen bazı diğer grupların hareketlendiğini gördük. Biz iktidar olarak uyarımızı vermek zorundaydık. Çünkü Suriye’de birlik bütünlük istiyoruz. Oradaki grupların bunun altın dengesini bulup o formülle gitmeleri gerekiyor.
Biz İsrail’e hem kendi istihbarat kanallarımız üzerinden, ister muhataplarımız üzerinden aynı mesajı gönderiyoruz. Bizim gizli ajandamız yok. Biz diyoruz ki hiçbir ülke Suriye’ye tehdit oluşturmasın, Suriye de kimseye tehdit oluşturmasın. Bizim anlayışımız bu.
Bizlerin bölgenin evlatları olarak barış içinde yaşamayı becermemiz, bu sistemi kurmayı becermemiz lazım.
İşbirliği yapmak kadar normal bir şey yok. Biz bunu Irak ile başka ülkelerle de yapıyoruz, Suriye’de neden yapmayalım. Suriye’de temel devlet kurumlarının yeniden yapılandırılması konusunda çok ciddi yardımlara ihtiyacı var.
Bölgede belli grupların kendini güvenli hissetmemesi, Osmanlı’nın çekilmesinden itibaren başlıyor. Burada üstü örtülmüş belli sorun alanları var. Bedevilerle Dürziler arasında cereyan eden çatışmalara, merkezi yönetimin müdahele etme çabasına İsrail’in engel olduğunu görüyoruz. Merkezi güçler orada olmazsa orada karşılıklı katliamı kimse engelleyemez. Bunlara rağmen bir anlayış birliği oluştu. Amman’da bir araya geldik. Sadece Dürzilerin üç kolundan biri her türlü anlaşmaya karşı oldukları yönünde bir dil kullandılar. Taraflar arasındaki görüşmeler devam ediyor.
Ahmed eş-Şara kapsayıcı bir siyaset uygulamaya çalışıyor. Bölgede birbiriyle hesaplaşan birçok grup var. Suriye’de devlet dışında silahlı grup olmamalı. Ben Şara’nın elindeki imkanlarla müdahele ettiğine inanıyorum.
ABD’nin bölgede yapıcı bir rol oynadığını gördük. Sayın Trump’ın bölgeye gönderdiği ve ABD’nin Suriye Temsilcisi olarak atanan Tom Barrack, belli bir tarafsızlığı yansıtma gayretinde olan yeni bir yaklaşımın temsilcisi. Yıllardır beklediğimiz özgün bir vizyon. Biz bunu takdir ediyoruz. Hegemonu beklerseniz, hegemon gelir raconunu keser, istediğin alır, geldiği halinden daha fazlasını bırakır ve çeker gider.
Sayın Barrack gerek İsrail ile gerek Suriye, Ürdün ve bizimle yaptığı görüşmelerde çok yoğun mesai harcadı. Şimdi belli bir sakinliği yaşıyoruz. Umarım böyle devam eder.
Süreç devam ederken şimdi Süvelde’deki durum ortaya çıkınca bir gündem kayması ister istemez ortaya çıkıyor. Ancak bizim gündemimiz kaymıyor. SDG’nin vakit kaybetmeden, gönüllük içerisinde merkezi hükümetle bir anlaşmaya varması, bu anlaşmanın harekete geçmesi için sahici ve aması olmayan adımlar atması, güvenlik için Türkiye’nin şahit tutulması önemli. Belli şeyleri bahane ederek bu ülkede silahlı yapıların varlığını devam etmesi kabul edilebilir değil. YPG’nin silah barıkmasını bekliyoruz.
Tom Barrack’ın SDG’ye yönelik açıklaması yerinde bir çağrıdır.
Biz Irak’taki PKK senaryosunu, Suriye’deki PKK senaryosunu tekrar tekrar yaşayıp ülkemizin, halkımızın gelecekteki 40 yılını önceki 40 yılı gibi yaşatmaya hakkımız yok. Süreç devam ederken vatandaşımızın endişelenmemesi lazım. Beklentimiz hiçbir tehdidin kalmaması. Irak’ta, Suriye’de, İran’da silahlı unsurlar var. Bunların hepsi takip edilmesi gereken hususlar. Son 10 yıldır PKK’yı bu topraklardan attık Suriye’de Irak’ta bela. Biz ‘bana ne’ diyebiliriz buna. Silah ve çatışma dilini kullanmadan daha medeni bir anlayışla dönüşüm mümkün. Biz örgütün, halkın ve diger ülkelerin başına bela olmasını önlemeyi çalışıyoruz.
Bu başı gözü dönmüş azgınlığın bir yerde son bulacağı açık. Bu dünyanın mı İsrail’in mi başına bela açacak, bunu göreceğiz. Ancak Dünya’da herkes bundan bir şekilde etkileniyor. İsrail’i destekleyen birçok ülke tepki göstermeye, bizim bu şeytanla işimiz yok demeye başladılar. Son olarak Fransa Filistin’i tanıyacağız diye bir açıklama yaptı.
Görüşmeler epeydir devam ediyor. ABD’liler yönünden bir krize girilmiş gibi görünüyor. Üç tane tıkanmış alan var. Ateşkes olduğu zaman insani yardımlar kim eliyle dağıtılacak. Bu konuda taraflar anlaşamıyor. İkinci konu, şu anda Gazze’nin içerisinde bulunan İsrail kara birliklerinin geri çekilmesi ve konuşlanacakları yerler. Üçüncü konu, bu iki konuda anlaşıldığı varsayılırsa, Hamas tarafı tekrar soykırım mekanizmasının tekrarlanmaması için garantiler istiyor. İsrail soykırım politikasında şöyle bir şey yapıyor: Gazze’yi yakıp yıkmanın dışında insanları açlıktan öldürerek de yaşanmaz bir yer haline getirmeye çalışıyor. İsrail istihbarat yetkililer ülke ülke dolaşarak, Filistinli mültecileri almaya zorluyorlar.
Bu hafta bizi meşgul eden bir konuydu. Cumhurbaşkanımızın çok ilkeli bir tutum izlediği, kurumların çok iyi koordine olduğu bir süreç yürütülüyor. Bu savaşın bölgesel küresel çok ciddi etkileri var. İnsani trajedisi bir tarafa, koca koca şehirler mahvolmuş, bunlar bir tarafa, uluslararası arenada daha büyük bir savaşı ve bölünmeyi mümkün kılacak bir durumla karşı karşıyayız. Bu karmaşık ve maliyetli bir savaş. Nükleer silah hariç her şeyin kullanıldığı bir savaş. Toplantıda liderler hangi şartlar altında nasıl bir araya gelmesi konusu tartışıldı. Türkiye’de bir liderler zirvesi düzenlenmesi konusunda prensipte anlaşılmıştı. Burada müzakere heyetlerine büyük iş düşüyor. Şimdi ağır ağır konuşuldukça ortada buluşulmaya yönelik bir irade görüyorum. Bu şekilde devam edilirse bir ara çözümün çıkacağına inanıyorum. Herkesin açmadığı bir el var. Biz ortam oluşturmaya çalışıyoruz.
Çok katmanlı bir süreç var. Belli uçakların gözden geçirilmesi, yerli üretimler vs. Eurofighter’ı envanterinde bulunduran ülkeler var. İki üç yıldır görüşmeler sürdürüyoruz. Aldığınız uçak sadece uçurmayla ilgili değil. Personel, mühimmat, yazılımları, bakım onarımları gibi birçok husus var. Basit bir karar değil. Bir sistemi değiştiriyorsunuz. Cumhurbaşkanımızın hem kendi düzeyinde hem de bizlar aracılğıyla görüşmeleri ile belli bir düzeye getirildi. İnşallah bundan sonra teknik heyetler bu konuda kendi muhataplarıyla yapacakları görüşmelerde bir noktaya gidecekler. Karşınıza beklenmedik şartlar çıkabiliyor. Siyasi olarak tıkandıkları bir konu olursa, tıkandıkları noktada bize gelebilirler.
Birkaç ülkenin aldıkları muhalefet kararları var. Bu konuda yoğun bir diplomasi sürdürüldü. Çok ciddi bir çalışma oldu. Neticesinde böyle bir karar alındı. Avrupa ile vize serbestisi ile atılacak atımlar önemli. Bu konu Türkiye’nin AB perspektifinin canlı tutulması için önemli.
Yeni bir çatışma olasılığı her zaman mümkün. Taraflar 12 günlük savaştan çıkardıkları dersleri şu anda hayata geçiriyorlar. Özellikle İsrail bir durup bunlara bakabilir. Ben İran’ın kendisine saldırılmadan, saldırmayacağına inanıyorum. Nükleer müzakerelerde bir uzlaşmaya ulaşılırsa ben bir savaş görmeyeceğimiz düşünüyorum.
Edin Dzeko ile Dusan Tadic‘i gönderen Fenerbahçe’de, teknik direktör Jose Mourinho, raporunu şekillendiriyor.
Mourinho, Portekiz kampına götürülmesine rağmen 5 futbolcu için satılabilir raporu verdi.
Mourinho’nun talebi sonrası yönetim Djiku, Mimovic, Becao, Diego Calos ve Amrabat için takım aranıyor. Gelecek oyuncuların durumuna göre iyi teklif gelmesi halinde ise İrfan Can, İsmail Yüksek, Çağlar Söyüncü ve En Nesyri gibi isimler de ayrılık yaşayabilir.
Fenerbahçe, yeni sezon öncesi Tarık Çetin, Jhon Duran ve Archie Brown isimlerini kadrosuna katmıştı.
PORTEKİZ’DE TRANSFER ZİRVESİ YAPILDI
Fenerbahçe’de Ali Koç ve Mourinho Portekiz’de buluştu. İkili, transfer toplantısında bir araya geldi.
Görüşmede ikiliye Devin Özek ve Berke Çelebi de eşlik etti.
Sarı lacivertlilerden görüşme hakkında şu açıklama yapıldı:
“Başkanımız Ali Y. Koç, Teknik Direktörümüz José Mourinho, Futbol Direktörümüz Devin Özek ve Futbol Koordinatörümüz Berke Çelebi transfer süreçlerine ilişkin değerlendirme toplantısı kapsamında Portekiz’de bir araya geldi.”
Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz, sosyal medya hesabından yaptığı açıklamada, “Olağanüstü iklim (yüksek sıcaklık, düşük nem ve rüzgar) şartlarında, çok geniş bir coğrafyada yangın riskinin üst seviyeye yükseldiği günlerdeyiz. Küçük bir ihmal büyük sonuçlar doğurabilmektedir. Şehitlerimizi bir kez daha rahmetle anarken, orman yangınlarına kahramanca müdahale eden kamu görevlilerine ve gönüllülere şükranlarımızı sunuyoruz” dedi.
Yılmaz, şunları kaydetti:
“Çıkan yangınlara en kısa sürede ve etkili müdahale elbette ki hayati önemdedir. Bu yönde her türlü gayret gösterilmektedir. Ancak, köklü çözüm yangın çıkmasına neden olan riskleri en aza düşürmektir. Tüm kamu kurumlarımız ve her bir vatandaşımız yangın riski olan alanlarda azami dikkati göstermek ve teyakkuz halinde olmak zorundadır. Bu kapsamda bugün ilgili bakanlarımızla yaptığımız toplantıda merkezi düzeyde Tarım ve Orman Bakanlığımızın koordinasyonunda ihtiyaç halinde ilave tedbirler alacak bir ‘Risk Yönetim Ekibi’ oluşturduk. Ayrıca her bir bakanlığımız kendi alanında riskleri değerlendirerek hızla hareket edecektir. Yerelde ise valilerimizin koordinasyonunda benzer bir yaklaşım hayata geçirilecektir. Bu mücadele devlet ve millet dayanışması ile sürdürülecektir. Yangın riskini artıran her türlü eylemden uzak duralım. Bilgi kirliliğine müsaade etmeden, yetkili kişi ve kurumların uyarılarını ve kararlarını hassasiyetle takip edelim. Sivil toplumun ve insanımızın desteği son derece kıymetlidir.”